cp: thirteen

244 20 67
                                    

"Sence şu an Megumi ne yapıyor dersin?" Nobara dudaklarını büzerek arkadaşına baktı. Yuuji hamburgerinden bir ısırık daha almak üzereydi ama belirli bir kişinin ismini duyduğunda durmak zorunda kaldı.

"Umarım Sukuna'yı tokatlıyordur." Yüzü anında sinirli bir ifadeye büründüğünde Nobara kahkaha attı. "Ne diyorsun ya? O böyle bir şey yapmaz. Sanki ikisini tanımıyorsun. Birbirlerinin yüzüne dahi bakmıyor olabilirler."

Yuuji memnuniyetsizce, cevap vermeden kolasını yudumlarken pipeti dişleriyle eziyordu. Nobara da onu taklit etti ve bir porsiyon vişneli brownie istedi. Garson siparişlerini alırken Nobara aniden aklına bir şeyler gelmiş gibi sinsi bir sırıtmayla pembe saçlı gencin bacağını tekmeledi. "Son günlerde ne okuduğumu biliyor musun?" Yuuji topuklu ayakkabının verdiği keskin acı hissiyle neredeyse ikiye katlanıyordu. Yine de devam etmesi için zorlukla onay verdi.

"Şu ajan hikayeleri ilgimi çekmeye başladı; birden düşünüyordum ve Megumi bize ihanet etmez değil mi?"

Itadori adeta içtiği kolayı püskürterek geri çıkardığınra yeni doğmuş bir kuş gibi cıyaklamaya başladı. "Megumi mi? O herif için asla çalışmaz. Çok fazla saçma şey okuyorsun."

"Hey, Maki gibi bir afetle çıkıyor olmasaydım bu görevi ister ve imkansız bir aşkın peşinden koşardım. Tokyo'yu hep böyle hayal ediyordum ama saat birde seninle yemek yiyorum." Nobara garsonun tatlıyı kendisine uzatmasıyla bir ara durakladı ve devam etti. "Hayatıma bak."

Yuuji nefesini vererek gözlerini Nobara'nın tatlı tabağına dikti. "Hayal gücüne hayran kaldım, lisede o kadar manga kulübüne girmiş olmama rağmen böyle şeyleri düşünmüyorum. Hem Megumi senin gibi değil, böyle şeyler yapmaz."

"Birinci; gözlerini tatlımdan çek," Nobara tehditkar bir gülümsemeyle çatalını arkadaşına doğrulttu. "İkinci olarak; bence Megumi'yi aramalıyız. O pislik biz aramadığımız sürece bizi aramıyor." Yuuji son konuşmasında Megumi'nin ne kadar moralinin bozuk olduğunu hatırlıyordu o yüzden ilk seferinde arayıp aramamakta kararsız kaldı ama Nobara zaten ne isterse onu yapacaktı.

Nobara telefonundan özel numarayı bulup aradığında çağırı neredeyse kapanmak üzereyken açılmıştı. "Ne var?"
Megumi'nin nefes nefese, yorgun sesini duyduklarında Nobara tek kaşını kaldırdı. "Sana da selam, ne oluyor?"

"Şu an önemli bir şeyin ortasındayım sonra arasan olmaz mı?" Karşı taraftan gelen ses her seferinde daha soluk ve kesik geliyordu. Yuuji bir süre konuşmadı ama ne yaptığını acaip merak ediyordu.
"Ne yapıyorsun?"

Megumi cevap veremeden hat bir an kesilip tekrar bağlandı. Ve Megumi'nin sesinden önce bir yalvarış sesi duymayı kesinlikle beklemiyorlardı. "Lütfen acı," Ses aslında fazlasıyla kısıktı ama ikiside bunu duyabilecek kadar iyi duyuyordu. Nobara bir kez daha ne olduğunu soracakken Megumi nefesini verdi. "Sukuna geri geliyor, kapatıyorum."

İkili yüzlerine kapatılan telefona boş boş baktığında en sonunda konuşan Nobara oldu. "Ya," Geriye yaslanıp tatlısından bir çatal aldığında konuşmasının devamını getirdi. "Bak bunu bir kitapta okumamamıştım."

Megumi sonlandırdığı aramadan sonra kulaklığını çıkarıp cebine geri koydu. Daha sonra arayacaktı ama kesinlikle yakın zamanda değil.
Sukuna'yı salonun girişinde gördüğünde ayaklarının altındaki yalvaran bedenin tek hamleyle bayılmasını sağladı. Eğer bu iş Sukuna'ya kalsaydı hepsini tamamen öldüreceğine emindi.

Kan yüzünden üzerine yapışan gömleği çıkartırken Sukuna'nın neden en başta söylendiğini anlamış ve hak vermişti. Gömleğinin ıslanması rahatsız ediciydi, hemde kan ile ıslandığında dayanılmaz bir noktaydı.

Çıkardığı gömleği rastgele bir yere fırlatırken -bir daha giyeceğini sanmıyordu- kendisine yaklaşan kişiye baktı. "Erken dönmüşsün."

Sukuna belirsiz bir sırıtmayla Megumi'yi inceledi. "Burayı temizlemek için bir ekip geliyor. Sonra gözleri yerdeki cesetlere kaydığında Megumi'ye biraz daha yaklaştı. "Yani gitmemiz gerek."
Megumi sadece nefesini verdi. O büyülü soruyu duymayı bekliyordu. "Ve bunca zaman kendini tutman için bir sebep var mıydı?"
İşte gelmişti!

"Hayır," Aslında bunun bir cevabı yoktu. Megumi kendi sınırlanı aştığını biliyordu, o kırmızı çizgiyi görmezden gelmek kendi seçimiydi ancak iten kişi Sukuna'dan başka birisi değildi. O zamana kadar bu herifin kendisinde olan etkisini fark etmemiş olsa bile şimdi biliyordu; Ryomen Sukuna, Megumi'nin özgürlük alanıydı. Hiçbir kural ve yargılama olmadan istediği gibi davranabilmesinin sebebi buydu.
Ve parlaklığını yitirmiş, vahşi kırmızı gözler üzerindeyken bunların hiçbirini ona söyleyemezdi. "Sadece eğlenceni bölmek istedim."

Sukuna 'işkence' eşyalarını toplarken Megumi'nin yüzündeki ifadeyi -kesinlikle zevk almış- olarak yorumladı. Çünkü onu daha önce bu hâlde gördüğünü ve Megumi'nin kendisini ne kadar rahat ve eğlenmiş olduğunu biliyordu. Yüzündeki o sırıtmayı tanıyordu; normalden biraz daha hızlı alıp verdiği nefeslerden göğsündeki temponun yarattığı hazzı ancak kendisi bilebilirdi. Megumi hiç 'sadece eğlenceyi bölmek için' yapmış gibi durmuýordu ve Sukuna bunun farkındaydı.
Ama sadece güldü.

Eşyalarını toplamayı bitirdiğinde Megumi'nin sahibini bekleyen yavru bir köpek gibi göründüğünü düşündü. Bazen dişlerini geçirebilen bir köpek, fazla itaatkar değil. Sukuna binadan ayrılmadan önce Megumi'ye baktığında bir şeyler daha dikkatini çekti-

"Silahın yanında mı?" Megumi sorgulamadan silahını bulmak için üzerini yoklamaya başladığında Sukuna ondan önce davranıp çoktan belindeki silahı almıştı. "Sanırım üzerine bir şeyler giymen gerekecek."

Megumi anlamsızca başını salladı. Islak ve kanlı bir gömlek giymek istemiyordu. "Niye?"

Sukuna gözlerini kısarak boşta kalan elini cebine yerleştirdi. "Tenin o kadar parlıyor ki muhtamelen dışarıya çıktığımızda ilk vurulan kişi sen olursun." Megumi şimdi ister istemez pencereye bakıp dışarıyı kontrol etmişti. Her zamanki boş, terk edilmiş sokaklardan biriydi. Sukuna sanki aklını okuyormuş gibi konuşmasına devam etti. "Terk edilmiş gibi durabilir ama geceleri bu sokakta silahlar hiç susmuyor."

Sokakta her ne oluyorsa Megumi'yi hiç ilgilendirmiyordu. Sinirle kaşlarını çattığında itiraz etmek için konuşacaktı ama; Sukuna buraya ilk geldiklerinde çıkardığı takım elbisenin ceketini çoktan Megumi'nin omuzlarına yerleştirmişti bile.

Megumi omuzlarını saran sıcaklığı bir an reddecekti ama sonbaharın ilk ayını çoktan geçmiş olmaları yüzünden havanın soğukluğunu inkar edemezdi. "Fazla abartmıyor musun?" Ve bu yüzden sadece mızmızlanabilirdi.
Sukuna boşta kalan elini cebine yerleştirdiğinde memnun bir ifadeyle Megumi'yi süzdü. "Daha iyi,"

Megumi kazanamayacağı bir savaşa girmek istemediği için yorgunluk ve bıkkınlıkla önden yürümeye başladığında Sukuna'da yüzündeki sırıtmayı silmeden onu takip etti.

Ve hepiniz bilmiyor olabilirsiniz ama: Ryomen Sukuna harika bir yalancıdır.












keishino 24 saatlik kolem olsun diye bir gunde yazdigim bolum😋

nakakapagpabagabag Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin