cp: six

246 27 5
                                    

Eve döndükten kırk sekiz dakika yirmi üç saniye sonra Megumi hedef noktasına ulaştı.
Ryomen'in odası.
Tahmin ettiği gibi olmamıştı -kesinlikle bir adamın soyunmasını veya giyinmesini izlemek zevkli değildi- ama etrafı incelemek için buna birazcık katlanmak zorundaydı.

Aslında bu düşündüğü kadar zor da olmamıştı. Mahito'dan inciyi aldıktan ve birkaç formu doldurmayı bitirdikten sonra Megumi rahatça onunla birlikte odaya çıkabilmişti. Yani iki ihtimal vardı; ya bu herif gerçekten Megumi'ye güveniyordu ki bu Megumi'nin planda başarılı olduğunu gösterirdi -sabah ki resmiliiğini görmezden gelirsek- ya da Sukuna sırlarını çok iyi gizliyordu ve endişelencek bir şeyi yoktu. Muhtamelen ikinciydi ama Megumi birinciye inanmayı seçti.
Elindeki tuttuğu kağıtlarla oynarken aynı zamanda gözleri etrafı tarıyordu.

Dağınık yatak, dolaplar, boş olduğuna emin olduğum çekmeceler, kırılmış ayna, ışıklandırma, perde; oda neredeyse diğer misafir odalarından farksız.

"Geto'ya arkadaşını yoldan alması gerektiğini söyledin mi?" Sukuna üzerindeki ıslanmış gömleği çıkarıken kapının pervazında dikilen Megumi'ye baktı.

"Eğer şimdi giderse çayı soğurmuş ama eminimki şimdiye gitmiştir." Megumi pek umursamadı ama düzgün cevap vermeye özen gösterdi.

Dur- kırılmış ayna mı?

Ryomen yatağının üzerinden rastgele bir tişört alırken Megumi ile en az beş saniye bakıştı.

"Yani başka bir şey yoksa, odadan çıkmayı düşünür müsün, ya da beni izlemeye devam mı etmek istiyorsun?"

Megumi burada kızarabilir veya hemen odadan çıkabilirdi ama bu adamın utanmaz sözlerine alışmış sayılırdı. Komiktir ki her seferinde bağışıklılık kazanıyordu. Nefesini bırakıp tuttuğu kağıtları göz hizasının altına aldığında konuştu:

"Yarınki programını biliyor musun?"

Sukuna Megumi'ye bakmaya devam ederken gülerek yerinde kıpırdandı.
Cevap vermeden önce tişörtünü giydiğinde Megumi 'sonunda' diye bağırmak istedi. Artık Sukuna'nın üzerinde bir şeyler giymeyi sevmediğini kesinlikle öğrenmişti.

"Beş kez okuduğun için biliyorum, sağ ol."

Fushiguro kurumak üzere olan saçlarının birazını yüzünden çekmek için uğraştıysada pek başarılı olamadı.
"İyi o zaman," Kağıtları sadece iki adım ilerisindeki kısa dolabın üzerinde bıraktı. "Yine de bir göz gezdir, unutma yarın on birde ve beşte toplantın var ve akşam sekizde üye birliği kontrolü var. Geç kalma, etrafı dağıtma ve saçlarını kurularsan da sevinirim. Anlamadığın herhangi bir şey var mı?"

Evet, şu saç kurutma meselesi: Megumi'nin sadece Sukuna'yı bu kadar dağınık bir saçla görmeye alışkın olmadığı içindi.

Sukuna birkaç saniye anlamsızca baktı ve omuzlarını silkti. Megumi bunu 'hayır, tabii ki yok. işini çok iyi yaptığın için her şeyi anladım.' olarak yorumladı. 

Odadan çıkmadan önce Megumi'nin aklına burada olmasının asıl sebebi geldi. "Bir de şu siyah inci var." Cebindeki kutuyu çıkardığında Ryomen kağıtları dolabın üzerinden alıyordu. "Mahito çaldığını söyledi."

"Umarım o piçe inanmıyorsundur."

"Bak konu ona inanıp inanmamam değil tamam mı, eğer inciyi gerçekten çaldıysan başımız büyük belada."

Sukuna Megumi'nin tepkisini ölçmek ister gibi onu dikkatle izliyordu.
İfadesiz suratına muzip bir sırıtma yerleşirken Megumi bir günde ikinci kez ürperdi.

"Dolandırdım diyebiliriz ancak onlar bunu fark etse bile kendi aptallıkları için beni suçlayamazlar."

"Dolandırmanın onu çalmaktan bir farkı yok." Sahte bir gülümsemeyle odadan her an çıkabilmek için elini kapı kulpuna yerleştirdi. "Biliyorsundur değil mi?"

Sukuna ise bunu çok dert ediyormuş gibi değildi. İki adımla Megumi'nin yanındaydı; Megumi kapı kulpunu tutarken elinin üzerindeki soğuk eli hissettiğinde içinden küfür etti.

"Bildiğim değilde yapacağın bir şey varsa o da kiliseye gidip getireceğin kutsal suyla beni arındırmaya çalışman olurdu." Ryomen eliyle yaptığı baskı sayesinde kapıyı hafifçe araladı. "Ve inan bana, bu diğer her şeyden daha korkunç." Yine de bunu söylerken sırıtıyordu.

Megumi hızlıca elini kapının kolundan çekti ve rahatsızca güldü.
Bu adamı kesinlikle dövmek istiyordu ama planı bozacak küçük bir hareket dahi yılanı uyandırabilirdi. Durumu daha fazla batırmadan uzaklaşmalıydı.

"Her neyse, sonuçta ne yaparsam yapayım asıl kişiliğini gizleyemem değil mi?" Burada onun ne kadar kötü olduğundan bahsediyordu elbette ama bunu Sukuna'nın bilmesine gerek yoktu. Megumi cevap vermesine bile izin vermeden devam etti. "Dinlen, sadece. Yorucu günlerin yakın."

Şimdi korkunç bir şekilde gülme sırası Megumi'deydi. Bu iş o kadar da zor değildi. 
Doğrusu- alışabilirdi.









Bes bin yil sonra bolum atiyoeum sabriniz icin tesekkurler😭

nakakapagpabagabag Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin