Odaklan.
Megumi bunu zihninde sayamadığı kadar çok tekrar etti.Hedefler ellişer metre farkla artarak zorlaşıyordu, aynı zamanda her atış için konum değiştirmek zorunluydu.
Megumi'nin akademide aldığı eğitimden biraz farklıydı, alışması için bir iki gün geçmesi gerekti.
Şimdi ise binanın içindeyken, dışarıda hareket halinde olan hedefi vurabilirse; bugün kendisi için erken bitebilirdi ama durum sanıldığı kadar kolay değildi.
Hedef birçok kez atış için en uzak noktada kalıyordu, yakına geldiğinde hemen sağa veya sola sapıyordu, bu yüzden Megumi bir süre hareketleri ezberlemeye çalıştı. Atış yapmak için doğru zamanı bekliyordu ama içindeki bir his o doğru zamanın gelmeyeceğini biliyordu.Açıkçası sebebi basitti; üç dakikadır kendisi hariç hiçkimse atış yapmıyordu. Özellikle herkesin sahada olduğu anda, birden silah seslerinin susması kampa kimin geldiğine dair basit bir işaretti. Ve sorun tam da buydu; Megumi kendini zorlayarak bir kez daha odaklanması gerektiğini kendine hatırlattı.
Hedefin on saniye içerisinde vurmak için en iyi noktaya geleceğini bildiği için zihnini temizledi, pozisyonunu bozmadan sakin bir nefes aldı.
Tetiği çekmeden bir saniye önce hedef başka biri tarafından vurulunca Megumi bunu kimin yaptığını tahmin edebiliyordu.
Zor değildi.O an istemsizce kendini tehlike altında hissetti.
Belki de Sukuna'ya meydan okumak bile ölüm demekti, Megumi kesinlikle korkmuyordu -en azından şimdi- sadece kendisinin vurulabileceğini hesaba katarak pencerenin yan tarafına geçti ve vücudunu güvenceye aldı. Kamp başkanı herhangi bir durum için telsiz vermişti, direkt onu kontrol etti.
"Fushiguro," Tabii ki Sukuna'nın sesiydi. Megumi tam zamanında telsizi kullanmıştı."Sukuna," Megumi bıkkın bir nefes verdi. Onunla tanıştığı andan itibaren başı tahmin ettiğinden daha çok belada oluyordu ve her an yüzde doksan dokuz ölümle karşı karşıyaydı. "Neden sadece yanıma gelip benimle konuşmuyorsun?"
Megumi en azından normal davranabilmesini umuyordu, topla oynar gibi hayatlarla oynamak zaten gericiydi.Telsizden Sukuna'nın keyifli kahkahası çok net bir şekilde duyuldu. "Olmaz," Ve Sukuna bilerek silahını hazırlarken sesin karşıya gittiğine emin oldu. "Uzun zamandır birlikte antrenman yapmıyorduk, ne kadar ilerlediğini görmek için harika bir şans."
"Kolun yaralı değil miydi?" Megumi böyle sorsa bile vücudunun üzerindeki her silahı kontrol etti.
"Önemli değil, iyi sayılır." Yaklaşık beş gün önce vurulup, üstüne tüm kas liflerinin zorlanmasına rağmen Sukuna'nın şimdiden rahatça hareket edebiliyor olması Megumi'nin aklına birçok şeyi getirdi.
Öncelikle Sukuna bir insan mıydı?
Hayır, tam bir canavardı.
Nasıl bu kadar hızlı iyileşebilirdi ki?
Mümkün değildi.
Sukuna'nın sesi Megumi'nin zihninden geçen kısa münazarayı bitirdi.
"Hazırsan dışarı bak."Megumi aslında bunun bir tuzak olduğunu hissediyordu, dışarı bakmamalıydı ama bedeni direkt emre itaat etti.
Beklenildiği gibi de hemen pişman oldu.
Sukuna binanın aşağısında elindeki sfp9'yle tam Megumi'nin bulunduğu yeri hedeflerken silah sırıtışını pek gizleyemiyordu. Megumi kafasını eğdiği anda kurşun karşı duvarın yarısına kadar saplandı. Az önce vuruluyor olmanın verdiği korkuyla ve iyi gizlenmiş bir heyecanla Megumi yavaşça sırıttı. Sukuna'nın yarattığı bu atmosferi seviyordu, kendisini geliştirmeye zorladığı ve hiçbir şey öğretmeden her şeyi öğretebilmesi oldukça özeldi.Doğrusu, Megumi bunu sevdiğini söylese bile yorulmadığını inkar edemezdi. Bu seferki dövüşleri neredeyse iki saat sürmüştü ve Megumi burada kaldığı süre boyunca hiç gitmediği tüm bölgeleri o iki saat içerisinde gitmek zorunda kaldı.
Üç kez ölümün kıyısından döndü ve iki kez Sukuna'yı vurmamak için atış yapmaktan vazgeçti.
Yine de fiziksel dövüşte o kadar iyi değildi, en son göğsüne bir tekme aldığında yerden kalkamadı ve pes etti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
nakakapagpabagabag
Fanficsilahlı çatışmanın ortasında, restoranın ortasında, diyorlar ki "ellerin havada gel" beni asla yakalayamayacaklar [sukufushi] [jujutsu kaisen//modern au]