Odamda oturmuş boş boş içeriyi inceliyordum. Başım artık kazan gibi olmuştu. Hala Karanların şirketindeydim. İçtiğim kaçıncı kahveydi bilmiyorum ama midem artık bulanmaya başlamıştı. Uykusuzluk, sabahki toplantı, duyduklarım tüm dünyamı döndürmeye yetmişti. Aklımda binlerce tilki dolanıyordu ama hiç birinin birbirinden haberi yoktu. Kapım hızlıca tıklanıp açılınca yerimde zıplasam da Balın'ı görünce doğruldum. ''Algın? Toplantıdan sonra kendini buraya tıktın. Öğle yemeği vakti. Hadi gidelim.'' Dediğinde başımı salladım. ''Gidelim ama burada yiyelim lütfen.'' Dedim telefonumu alıp ayaklandım. ''Olur, bizde öyle düşünmüştük.'' Diye bana cevap verince mutlu oldum ve kapıda telefonuyla uğraşan Çimen'in yanına geçtik. Bizi görünce telefonunu bırakmıştı. ''Ben size ne dedim? O kızdan hoşlanmıyorum.'' Daha saniyede yapıştırdığı lafla istemeden yüzüme bir gülümseme kondurdum. ''Merak etme. Böyle büyük bir projeyi çöpe atacak değiliz. Halledeceğim.'' Dediğimde asansörden inip yemekhaneye geçmiştik. ''Akşama müsaitseniz dosyanın bir fotokopisini alıp bize geçelim.'' Diye eklerken bizi görüp selam veren çalışanlara da merhaba diyorduk aynı zamanda. ''Bana uyar. Boşum nasıl olsa.'' Dedi Balın. Çimen'e dik dik bakmamız sonucu o da kabul etmek zorunda kaldı. Yemeklerimizi alıp boş bir yer bakınıyorken Harun elini kaldırıp bizi yanına çağırdı ama masası boş değildi.
''Geçmesek çok mu ayıp etmiş oluruz?'' diye yakınırken ''Hayır sadece seni kısa yoldan alıştırmış oluruz.'' Dedi Balında. Masalarına geçip oturduğumuzda Karan şükür benim çaprazımda kalıyordu. ''Sizin dışarı çıktığınızı düşünüyorduk.'' Dedi Harun. ''Genellikle şirkette yeriz yemeklerimizi.'' Dedi Çimende dik dik hızlı ve seri hareketlerle yemeğini yiyen Aslana bakarken.
Bende iştahı olmayan midemi çok fazla konuşturmamak için birkaç kaşık aldığım çorbamı yudumladım. Biraz sonra Sıla da gelip masaya oturdu. Yukarıda olanları unutmuş gibiydi. Hiçbir şey olmamış gibi sohbet etmeye çalışırken anlamsız bakışlarımı üzerinde gezdiriyordum. Ancak birkaç saniye sonra bakışlarım yeşil dikkatli gözlerle karşılaştı. Hala onun varlığına alışamamış, tüm yaşadıklarımızın üzerinden yedi yıl geçmemiş gibi geliyordu. Ne o acı dolu günleri yaşamıştım sanki ne de onunla büyümüştüm. Anlamsız bir boşluğun içinde gözüme çarpan ışık demetleri gibiydi aklıma gelen anılar. Üstelik hala birbirimize karşı sert gidiyor oluşumuz da hiç yardımcı olmuyordu. Ama bir yanım da her o yeşil gözlerle karşılaşınca uçsuz bucaksız diyarlarda bir orman yakıyordu. Kül ola ola siyaha çalmış yeşillerde kayboluyordum. Her kaybolduğum ormanı arkamda bıraktığımda alevler çoktan her yanımı sarıyor oluyordu. Ve ben bu iki duygunun arasında sürekli yanıp duruyordum. Gözlerini gözlerimden ayırıp hızlıca tabağıma baktıktan sonra önüne döndü. Bu bir şey daha fark etmeme sebep oldu. Önceden arkadaşlarıyla sürekli gülerek sohbet eden, gülümsemesi suratından silinmeyen o eski Karan'ın şimdi hiç gülmemesi, konuşmaması bu içine kapanıklığı aklımı karıştırıyordu. Ama daha fazla aklımı onunla dolduramazdım.
''Allahım. Birazdan yemek yerken ölecek.'' Çimen'in burnunu kıvırarak söylediği cümlenin sahibinin Aslan olmaması gibi bir ihtimal yokken gülümsemeden edemedim elimi ağzıma bastırıp belli etmemeye çalıştım. ''Sanane kızım adamın nasıl yemek yediğinden.'' Tüm gün boyunca ilk defa yüzümün gülmesine şaşmamalıydı. ''Dağdan inmiş gibi yiyor görmüyor musun?'' diye nida attığında Aslan ağzında ki lokmayı yutup Çimen'e baktı. ''Sende ağzını biraz kapatıp yemek ye istersen?'' dedi tek kaşını kaldırıp. ''Nedense iştahım kesildi.'' Dedi o da. Daha fazla dayanamayıp ayağa kalktım. ''Benden bu kadar. Kızlar akşam görüşürüz. Afiyet olsun.'' Derken son kez ona baktım. Bana hiç dönmemiş Sıla ile konuşmaya devam etmişti. Umursamadım. Ancak aramızda ne olursa olsun bana karşı haksız yere tepki göstermesi sinir bozucuydu. Bu karşımda kim olursa olsun sinir olacağım bir şeydi. Odama çıkıp eşyalarımı toparlayıp asansöre yöneldim. Başım artık yerinde durmuyordu. Asansörün kapısı açılınca başımı kaldırdım. Çıkan Karan'dı. ''Bir daha ki toplantıya daha aklı selim bir şekilde gelmeni bekliyorum.'' Dedi ifadesiz bir sesle. Canım zaten sıkkındı üzerine tuz biber oluyordu. ''Bak... Her şey bu proje için. Ve sana sadece iş konusunda güveniyorken benim de aldığım her işi hakkıyla yaptığımı unutma. Kendine gel.'' Onun bir şey demesine fırsat vermeden asansörün kapanma düğmesine basıp aşağı indim ve hiç durmadan eve sürdüm. Zaten neredeyse öğleden sonra üç olmuştu saat. Kızlar gelmeden biraz kestirmek istiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✿Aşk Mavi Kokar✿
RomanceBazı hikayeler vardır güzel biteceğine inandığınız. Bazı sevgiler vardır sizi hiç bırakmayacağını düşündüğünüz. Bazı kokular vardır hiç unutamam dediğiniz. Bazı anlar vardır büyüdüğünüz. Bazı adamlar vardır sevdasına boyun eğdiğiniz. Birde bazı kadı...