Sürekli çalan telefon sesi başına ağrılar girmesine neden olmuştu. Elini gözlerini açmadan yatağında gezdirdi ve telefonu açıp kulağına götürdü.
''Alooooğ?'' sesi öyle boğuk, öyle kalın çıkmıştı ki bir an şaşırdı kendi kendine.
''Zeynep Algın! Neredesin sen saatlerdir bu telefon neden açılmıyor?'' diye bağıran annesinin sesini duyar duymaz gözleri açıldı Algının ve yatağında doğrulup nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Karanların şirketinde odadaydı. Kahretsin uyuyakalmıştı! Hemen kolunda ki saate baktı. Yuh! Saat akşam dokuz buçuk olmuştu. Annesi ve babası onu gebertecekti. Hemen arka planda ki cevapsız çağrılara baktı. Aman Allahım! Tam 27 cevapsız çağrı vardı. ''Toplantıdaydım annecim telefonum sessizdeydi.'' O kadar fazla içki içmiş ve ağlamıştı ki kafasının yerinde olduğunu düşünmüyordu. Başı çatlıyordu.
''Zeynep Algın! Sen artık yalan söylemeye de mi başladın? Çimene sordum toplantın falan yokmuş. Hemen eve gel!'' diye bağırıp telefonu yüzüne kapattı annesi. Algın kapanan telefona baktı ve oflayarak kalktı. Büyük sıçmıştı. Elini saçlarına geçirdi. Başı çok kötüydü. Ayağa kalktığında başı döndü yalpaladı.
Ne zaman çıkardığını bilmediği ayakkabılarını giyindi. Yerde ki bitmiş boş şişeye bakınca kendine küfür etti. Banyoya gidip aynada kendine baktı. Gözleri akmış simsiyah olmuştu. Burnu kıpkırmızı, gözleri şişti. Elini yüzünü yıkadı. Akan makyajını temizledi. Soğuk su biraz iyi gelmişti ama kendisini çok kötü hissediyordu. ''Bok vardı içecek. Ama evet vardı. Karan boku vardı ne olacaktı ki?'' diye kendi kendine mırıldanarak çantasını ve telefonunu alıp odadan çıktı. Şirket karanlığa gömülmüş ledler yanıyordu. Şirketten çıktığını gören güvenlik görevlileri şaşkınca onun dağılmış yüzüne bakıyor ve iyi akşamlar diliyordu. Sallana sallana arabasına yürüdü. Asla alkollüyken araba kullanmazdı ama taksiyle gitse iyice şüphelenirlerdi. Ellerini yüzüne vurup kendine tokat atmaya başladı. Dışarıdan biri onu görse deli derdi. Camları sonuna kadar indirdi. Temiz havayı içine çekti ve arabayı çalıştırıp evine sürmeye başladı.
Arabayı park etmeden çalışır vaziyette görevlilerden birine verip indiğinde ayakkabıları yüzünden dengede durmakta zorlanıyordu. O yüzden bahçe girişinde çıkarıp çıplak ayak yürümeye devam etti.
Annesi ve babası içeridedir diye bahçe tarafına döndü. Onlara görünmeden odasına çıkıp banyo yapmalı ve kendine gelip aşağı inmeliydi.
Ama Algın bu günkü şansına lanet etti. Köşeyi döndüğü an bahçede oturan annesi-babasıyla ve Sancarbey ailesinin tüm fertleriyle karşı karşıya geldi. Hepsi şimdi baştan sona onu izliyordu. Karan çoktan onun sallana sallana bu tarafa doğru yürüdüğünü görmüştü aslında. Anne babasıyla karşılaşmamak için bu tarafa döndüğünü anlasa da onu uyaracak vakti bulamamıştı. Ve baştan ayağa onu süzen bir insan da ayaklarının bile çıplak olduğunu görürdü. Zeynep sarhoştu.
''Nerdesin sen?'' diye bağırarak ayağa kalkıp kendisine doğru gelmeye başladı annesi. ''Telefonlarını neden açmıyorsun? Bu ne şımarıklık Zeynep Algın? Burada ki insanları neden merakta bırakıyorsun?''
Annesi kendisine doğru yaklaştığında ''Buradayım...'' diye mırıldandı sadece. Annesi ona doğru eğilip burnunu çekti bir iki kere. ''Leş gibi alkol kokusu yayılıyor otuz metre ötenden. Hiç utanmıyorsun da toplantıdayım demeye!''
Bomboş gözlerle ileri de ki sandalyeyi izliyordu. Başı ağrıyordu. Gözlerini kapatıp uyumak istiyordu sadece. ''O kadar fazla içmedim.'' Diye mırıldandı yine. Ve yalan yine yalan. Zeynep o an ailesi ile arasında ne kadar fazla yalan ve sır olduğuna şaşırdı. Ailesinden o kadar fazla şey saklamıştı ki. Bu küçük yalanlar ona normal geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
✿Aşk Mavi Kokar✿
RomanceBazı hikayeler vardır güzel biteceğine inandığınız. Bazı sevgiler vardır sizi hiç bırakmayacağını düşündüğünüz. Bazı kokular vardır hiç unutamam dediğiniz. Bazı anlar vardır büyüdüğünüz. Bazı adamlar vardır sevdasına boyun eğdiğiniz. Birde bazı kadı...