3• Kırık Siyah Kalp

71 24 35
                                    

Kırmızı loş ışığın altında, yalnızca çok yakınımda olan nesneleri ayırt edebiliyordum. Oldukça karanlık ve beni tatmin edebilecek bir ortamdı.

Yanggakdo'daydık şimdi. Akşama doğru otele girişimizi yaptıktan sonra, yirmi dört saatliğine bir oda tutmuştu Jungkook.

Yatağa bedenimi bıraktığımdan beri tutulan nutkum, sabırsızca onu bekliyordu.

Hala duştan çıkamamış olması da cabasıydı işin. İlk önce yorgunluğumuzdan arınmıştık, duş sırasını öncelikli olarak bana vermesinin üzerine, iyi bir kontrolden geçirmiştim vücudumu.

İzlerimi onunla da paylaşacaktım, görmemesi imkansızdı. Fakat sorun etmedim, hatta aceleyle, kendimi onun kollarına bırakabilmek adına bornozu kuşanıp çıkmıştım banyodan.

Bana, ilk olarak oldukça saçma bir fikir olan birlikte duş alma fikrini sunsa da, bunu tabiki reddetmiş, ona ikinci sırayı vererek yatakta yerimi almıştım.

Bekleyişimin kaçıncı dakikasıydı sahi?

Yarım saat oluyor muydu? Geçmişti bile..

İstemsizce gülerek çarşafın altına girdim. Islak ve çıplak bedenim onu beklemekten buz kesmişti.

Banyodan gelen su sesi, kulaklarıma çalınan ezgi misali gevşememi sağladı.

Bir döngü vardı bitmek bilmeyen, sürekli bir tebessüm hali alıyordu dudaklarım, sonra kendime kızıp toparlanmamla siliyordum bu gülüşü..

Fakat aklıma doluşan görüntüler, az sonra olacaklara oldukça yakın tahminlerde bulununca, tekrar güldürüyordu beni.

Bu yüzden Jeon Jungkook'un uzun duşuna katlanıyordum ya.

Kendi çapımda yattığım yerden kendimle bir istişare yapıyor, kalbimin ritmik akışını delicesine hızlandıran onu düşünüyordum.

Sabredecek takatim kalmamıştı artık, aşağı taraflarımdan yukarı doğru uzanan kıpırtılar sanki yer çekimine karşı geliyordu...

İşittiğim adım sesleri, gözlerimi fal taşı gibi açmama sebebiyet verirken içimde çalmaya tekabül eden orkestra, ortamla asla bağdaşmayan(?) bir parça seçti.

Drake'den Own It...

Gözlerimi yumup bekledim, süratle üzerime gelen adımları artık sessizce nefes almama izin vermiyordu.

Yatağa çıktığını hissettiğimde ise, ufalanan telaşımla daha da sıkı sıkıya kapattım gözlerimi. Yerini üzerimde aldığında, bedenimi örten çarşafı hızla yere gönderdi.

"Geri zekalı!"

Duyduğum ses... imkansız!..

Telaşla gözlerimi açtım, açtığım gibi lav püskürten irislerine hapsetti beni. Aklımı kaçıracaktım!

O, vücudumu hızla yataktan kaldırmaya çalışırken, sosyalitesini bana kapatan mantığımın peşine düştüm.

Burnumun direğinde hissettiğim acıyla beraber kıvranmanın vakti değildi şüphesiz. Fakat uğradığım hayalkırıklığı durumu yine de iç açıcı kılmıyordu!

"Beni dinlemek bir kez olsun aklının ucundan geçmiyor değil mi?!"

Boynunda belirginleşen damarlarını gördükçe utanç seviyem havalara nüksediyor, karşısında çırılçıplak olduğumu hatırlayınca ise, yerin dibine girme isteğim tüm düşüncelerden önce geliyordu.

The 100 |jikookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin