|ANLAŞMA|

457 154 7
                                    

Medya:

'Baran Faysal...'


İyi Okumalar...


Acı.

Acı neydi? Sebze veya meyve doğrarken bir anlık dikkatsizlikten sonra parmağınızı kestiğinize lanet ettiren ağlatacak kadar canınızı yakan mıydı acı? Yoksa sevdiğiniz birinin ölümü tatması ona duyduğunuz özlem gibi duygusal bir varlık mıydı acı? Daha bunlar gibi bir çok örnek olabilirdi. Ama hiç biri benim acımı tanımlamazdı.

Benim acım neydi? Benim acım katil olmamdı.

Benim acım öz annemin katili olmamdı...

Benim acım dünyaya katil olarak gelmekti.

Bu acı geçer miydi? Geçmezdi. Bitmezdi bu acı. Kabuk bağlar sonra yeniden açılırdı bu yara. Ama asla geçmezdi...

Kan.

Kan beni intikamıma bağlayan esaretimin yolcusuydu. Kan hep benimle beraberdi. Benim olduğum yerde ölümün kara gölgesi olurdu. Benim olduğum yerde kan kokusu olurdu. Ben ölümün habercisi Eflal Kara'ydım.

Ben ölümün kadınıydım...

Soğuktan üşüyen ellerimi deri ceketimin cebinde ısıtmaya çalışıyordum. Hafiften atıştıran yağmur damlaları git gide hızlanmaya başlamış, görüş açımı sınırlamıştı. Derin bir nefes verip kolumda ki saati son kez kontrol ettim. Buluşma saatini epey geçirmişlerdi. Ahu'yu otel odasında yaralı bıraktıktan sonra büyük bir iş için 'dört büyük mafya' ile bir araya gelecektim. İlk defa bir araya geleceğim adamlar değildi. Lakin dakik insanlardı. Buluşma saatini bu denli geciktirmeleri beni epey kuşkuya düşürüyordu. Etrafı son kez kolaçan edip arkamdaki siyah motoruma baktım. Gelecek gibi görünmüyorlardı gitmeli miydim? Beynim gitmek ve gitmemek arasında savaşırken öfkeli ellerimle yüzümü sertçe sıvazladım sinirlenmeye başlamıştım. Beklemekten nefret eden bir insan oldum hep. Bu zamana kadar gelmeyecek birinin yollarını gözlemiş bir insan olarak beklemek benim için acı bir çaresizlik olmuştu.

Sertçe nefes vererek cebimden çıkardığım sigara paketinden bir dal alıp dudaklarımla tuttum. Yağan yağmur sigaramı yakmamam için benimle büyük bir mücadele içerisindeydi. Çakmağın ateşine elimi yağmur damlalarından korumak için siper ederek sigaranın yanmasını bekledim. Sigaramın yanmasıyla dumanı derince içime çektim. Sigara benim için vazgeçilmezdi. Kimi sevdiysem beni bırakırdı. Lakin sigaram ben bırakmadığım müddetçe beni bırakmayan, benimle birlikte olan düşmanımdı. Sigaramı ne kadar seversem seveyim beni içten içe ölüme iten, en büyük çaresizliğim olacaktı.

Ciğerlerimi istila eden dumanla bakışlarım gökyüzünü buldu. Gözlerimi kapatarak yüzümü yalayan yağmur damlalarının tadını çıkardım. Etrafı sigara kokusuyla birleşen toprak kokusu sarmıştı. Polisler şu sıralar fazla mesai yapıyordu ve dört büyük mafya için bu sıkıntılı bir durumdu. Hepsi aranan insanlardı ve yakalandıkları an hayatları hapishane köşelerinde sıkışıp kalabilirdi.

Bu yüzden tarafsız bir yerde toplanmak adına boş bir toprak arsada buluşmayı öne sürmüştüler ve kabul edilmişti. Lakin verilen sözü tutmamış, gelmemişlerdi. Doğruyu söylemek gerekirse işi kaybettiğime bozulmuştum kabul ediyordum. Fakat gelmemeleri iyi olmuştu. Yorgun bedenim ve zihnimle anlatacaklarını dinleyip anlayacağımı hiç düşünmüyordum.

Uzun bir süre gözlerim kapalı gökyüzünü izlemiştim. Bazen güzelliği görmek için bakmak gerekmiyordu. Görmek isteyen insan gözleri kapalıyken de o güzelliği görebilirdi. Ben güzelliği kendi dünyamda yaşayan ve görendim.

KÜLLERİN ESARETİHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin