1 Hafta sonra
O lanet günün üzerinden bir hafta geçmişti. Uçak yere düşerek patlamıştı ve Ali'nin cesedine ulaşılmıştı. Herkes yasa boğulmuştu ama yine de hayatlarına devam ediyorlardı. Nazlı? Nazlı ise kendisini odasına kilitlemişti. Elinde Ali'nin ona aldığı kar küresi ve bileklikle sabahtan akşama kadar ağlıyordu. Bugün artık hastaneye gidecekti. Açelya çok ısrar edince dayanamamıştı. Kalkıp üzerini değiştirmek için dolabı açınca karşısına balo günü giydiği kıyafet çıkmıştı. 1 haftadır yaptığı gibi yine ağlamaya başlamıştı. Ağlarken bir yandan da eline geçen ilk kıyafeti giyindi. Bilekliği alıp kendi bileğine taktı ve salona geçti. Karşısında duran kitaplıkta alfabetik sıraya dizilmiş olan kitapların arasında iki kitap sırayı bozmuştur. Yavaşça kitaplığa yaklaşıp sırayı bozan kitapları aldı. Birisi Ali'nin ona şiir okuduğu kitaptı. Diğeri ise Şeker Portakalı'ydı. Ali için bu kitabın ne kadar değerli olduğunu biliyordu. Yavaşça kitabın sayfalarını hızlı bir şekilde çevirdi. İçine oldukça fazla sinmiş olan Ali'nin kokusunu içine çekti. Kitabı kitaplıktaki yerine koyup koltuğa oturdu. Eline masanın üzerindeki Anı kitabını aldı. Sayfaları çevirdikçe ağlaması şiddetleniyordu. Sayfaların birinden düşen bir fotoğrafı eline aldı. Fotoğrafta Ali ile ilk öpüşmeleri vardı. Fotoğrafı alıp kalbine bastırdı.
-S-seni çok özledim sevgilim. Beni kendine öyle bir bağlamışsın ki aklımdan çıkmıyorsun. H-hani söz vermiştin? Bana geri dönecektin. Hani her elimi kalbime koyduğumda, sana ihtiyacım olduğunda yanıma gelecektin. Gel işte. İhtiyacım var sana. Hiç yoktan bir kere bile yüzünü göreyim. N'olur gel artık.
Şiddetli bir şekilde ağlarken kapı sesi ile elindeki fotoğrafı alıp cebine koydu. Kapının önüne gelince kulunu indirdi ve kapının ardındaki Açelya'ya baktı. Uzun zamandır kendine bakmadığı belliydi. Ali'nin ölümüyle herkes yıkılmıştı. Ama en çok yorulan şüphesiz Açelya'ydı. Her gün ama her gün Nazlı'nın yanına gidip onu teselli etmeye çalışıyordu. Her ne kadar başarısız olsa da vazgeçmiyordu. Bugün de Nazlı' yı hastaneye götürmek için gelmişti. Ev ortamından biraz uzaklaşırsan belki kendine gelebilir diye düşünmüştü.
-Nazlı? Hazır mısın?
-Hı hı. A-açelya.
-Efendim?
-Teşekkür ederim yanımda olduğun için.
-Her zaman Nazlı. Sen benim en yakın arkadaşımsın ve arkadaşlar bu günler içindir.
Nazlı kapıyı tamamen açıp Açelya'ya sarılarak ağlamaya başladı.
-Ç-çok özledim Açi. B-biz daha e-evlenecektik, çocuklarımız olacaktı. B-bana N-nasıl b-bir evlilik teklifi yaptı biliyor musun? Eyfel'in tepesinde. R-rüya gibiydi Açi. B-ben şimdi Ali'msiz nasıl yaşayacağım.
-O-onun için de yaşamaya devam edeceksin Nazlı. Eğer o burada olsaydı sana aynısını derdi. B-birbirinizi ne kadar sevdiğinizi herkes biliyor. A-ama m-maalesef Ali öl... Öldü.
-Bana ne dedi b-biliyor musun uçak düşerken? Eğer b-ben yaşamaya devam edersen s-sen ölürsen b-ben de hemen arkandan g-gelirim dedi. D-daha s-sonra sen benim g-gördüğüm en güzel kadınsın. S-seni s-sevebilecek onlarca kişi var.
-Haklı. A-ama b-biraz daha b-burada durursak ben de ağlayacağım.
-H-haklısın. G-gidelim H-hastaneye b-belki iyi gelir.
-İyi gelecek merak etme.
Nazlı Açelya'dan ayrıldıktan sonra kapının önünden ayrılarak Açelya'yla merdivenleri indi. Dışarıya ilk adımladığında biraz üşüse de takmadı. Yavaş hareketlerle hastaneye kadar geldiklerinde girişe vardıklarında Nazlı'nın gözleri yine dolmuş ve bir iki damla yaş akmıştı. Daha fazla akmaması için kendini sıktı. Asistan odasına girmeden önce üzerini değiştirip cerrah kıyafetini giydi. Asistan odasına girince Doruk ve Demir' i saçları başları dağılmış bir vaziyette bulmuştu.
-M-merhaba arkadaşlar.
-Hoşgeldin Nazlı.
-Hoşbulduk Demir. B-ben sizi böyle görmeyi beklemiyordum.
-K-komadayken en azından yaşadığını biliyorduk. Onun için bu kadar üzülmedik. A-ama ö-ölünce...
-Kendinizi boşlukta hissettiniz değil mi?
-Hı hı.
Nazlı daha fazla konuşmadan yerine oturarak sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Bir süre sonra Doruk ve Demir'e vaka vermek için içeriye Ferman girdi. Gözleri kıpkırmızı ve üstü başı dağınıktı. Nazlı'yı fark edince şaşırmıştı.
-Nazlı? Hoşgeldin.
-Hoşbulduk hocam.
-Evde kalsaydın neden geldin?
-Açelya çok ısrar etti. Hastane havası iyi gelir belki dedi.
-G-güzel düşünmüş. Vaka var bakmak ister misin?
-O-olur.
-Tamam sen de o zaman. Zaten hastanemizin cerrahısın.
-B-biliyorum. Ali de olmuştu. D-daha kıyafetini bile giyemedi.
-Onun yerine giy Nazlı. Onun yerine bak vakalara. Sanki yanındaymış gibi.
-Elimden geldiğince deneyeceğim hocam.
-Bana artık hocam demek zorunda değilsin.
-Ağız alışkanlığı Ho... Ferman bey.
-Neyse. Hadi vakaya git de biraz kafan dağılsın.
-Tamam.
Ferman odadan çıktıktan sonra Nazlı Doruk ve Demir'i de alarak vakaya gitti. Hasta 35 yaşında bir kadındı. İkinci evre meme kanserine yakalanmıştı. Henüz daha gelişmediği için kanseri temizleyeceklerdi.
-Asiye hanım merhaba. Ben doktor Nazlı bunlar da asistanların Doruk ve Demir.
-Merhaba Nazlı Hanım.
-Asiye hanım ikinci evre meme kanserine yakalanmışsınız. Daha önce ailenizde veya siz bir kanser geçirmiş miydiniz?
-Babam. Babamı lenf kanserinden kaybettik.
-Başınız sağ olsun.
-Sağolun.
-Kanser çok ilerlemediği için ameliyatla tamamını alacağız.
-Çok riskli mi?
-Şu anda %5 gibi bir ölme şansınız var. %20 diğer hastalıklar. Örneğin felç ve nefes alıp vermede güçlük.
-Kurtulurum değil mi?
-Merak etmeyin.
-Sağ olun Nazlı hanım.
-Ne demek. Siz şimdi dinlenin 1 saate sizi ameliyata alacaklar.
-Siz girmeyecek misiniz?
-Maalesef. Çok yakın zamanda sevgilimi kaybettim. Daha ameliyat yapacak durumda değilim.
-Başın sağ olsun.
-Teşekkür ederim.
Nazlı arkasına dönüp Doruk ve Demir'e dosyayı verdikten sonra test yapmalarını söyledi. Hastanın yanından çıkınca kendini gizli yerine attı. Ağlaması zamanla artarken cebinden sabah ki fotoğrafı çıkardı ve kalbine bastırdı. Kapı yavaşça açılınca ağlamasına devam ederken konuştu.
-Açelya şimdi hiç konuşmasak olur mu? Biraz yalnız kalmak istiyorum.
Fakat aldığı ses Açelya'nın değildi.
-Sevgilim.
_________________________________________
Bir bölüm daha bitti. Yb için 70 vote istiyorum. Görüşlerinizi bekliyorum.