YAĞMUR

647 88 6
                                    

Sabahın ilk ışıkları Ali'nin yüzüne vurduğunda gözlerini açtı. Nerede olduğunu anlamaya çalıştı. Aklına gelen şeyle gülümsedi. Eyfel'delerdi. Yanında uyuyan sevgilisine bakıp yüzünden kaybolmayan tebessümü ile yavaşça yanağına öpücük kondurdu. Nazlı hafif kıpırdanınca bu sefer de dudağına ufak bir öpücük kondurdu. Nazlı dudağında baskıyla gülümseyerek açmıştı gözlerini. Ali'nin ona şirin şirin baktığını görünce utandı. Yavaşça doğruldu ve elini Ali'nin elinin üstüne koydu.

-Günaydın sevgilim.

-Günaydın prenses.

-Bu ne güzel bir sabah. Öpülerek Eyfel'in tepesinde uyandırılıyorum.

-Eee seni öpmeden güne başlasaydı galiba sinirli olurdum. Sonra sen beni sakinleştirirdin.

-Sakinleştirirdim tabii.

Nazlı bunu söyledikten sonra yüzünü astı.

-Prenses? Neden astın yüzünü? Yanlış bir şey mi söyledim?

-Yok yok. Sadece... Bugün Fransa'daki son günümüz.

-Dert ettiğin şeye bak. Çok sevdiysen eğer...

Ali iyice Nazlı'nın dibine girdi.

-Balayına buraya geliriz.

-Biz şimdi evleneceğiz değil mi? Ben çok heyecanlıyım. Ayrıca bu yüzük için de teşekkür ederim. Çok güzel.

-Zevkimi karımdan alıyorum.

-Demek karından öyle mi? Çok mu zevkli karın?

-Güzelliği zevkine vurmuş. Ama beni biraz daha öpmeden durarsa gülmekten yerlere yatacak.

Nazlı Ali'nin dudaklarına yapıştı. Ali de onun bu haline gülümseyerek karşılık verdi.

-İyi geldi.

-Yine sömürdün dudaklarımı.

-Benim değil mi? İstediğimi yaparım.

-Senin. Bu adam tamamen senin.

-Biliyorum.

-Ne yapmak istersin son günümüzde?

-Hep benim istediklerimi yaptık. Sıra sende.

-Bana kalırsa sen bütün gün kahkaha at ben de seni izleyeyim.

-Aliiii.

-Eğer sen bir şey seçmeyeceksen benim dediğimi yapacağız.

-Tamam ben bir düşüneyim.

-Düşün bakalım.

-Buldum! Sahile gidelim.

-Olur sevgilim. Hazırlan gidelim.

-Tamam. Elveda Eyfel.

-Eyfelle de vedalaştık. Artık çıkabiliriz.

Ali ve Nazlı hazırlandıktan sonra arabaya binip sahile geldiler. Arabadan indiklerinde Ali Nazlı'nın kolundan tutup bir yere götürdü. Götürdüğü yerde bir piknik sepeti kumları üzerine bırakılmıştı.

-Sevgilim hadi kahvaltını yap.

-Ali sen bunu ne ara ayarladın?

-Konu sensen eğer seni şu an Türkiye' ye götürürüm. Farkında olmazsın. Hadi hadi bak sabahta bir şey yemedin. Üzülüyorum bak.

-Tamam tamam üzülme. Hadi sen de gel.

-Tabii ki geleceğim. Seni kontrol etmem gerekiyor. İnceciksin zaten. Biraz yemek ye ki beni öpebilesin.

-Tamam bak başladım bile.

Nazlı yemek yerken Ali de onu izliyordu.

-Yemek yerken bile çok tatlısın.

-Sen de beni izlerken.

-Ya sen neden bu kadar güzelsin? Senin yanaklarını sıkasım var. Ama kıyamıyorum işte.

-Sıkabilirsin sevgilim.

-Hayır sıkmayacağım. Eğer canın biraz bile acırsa kalbim acır.

-Tamam sıkma. Ama şunu bil ki sen benim canımı acıtmazsın.

-Acıtmam tabii. Sen benim en kıymetlimsin. Sana zarar veren her şeyi ve herkesi yok edebilirim. Sen sadece bana seni üzen bir şey olursa söyle tamam mı?

-Tamam.

-Aferin. Şimdi sen burada akşama kadar yemek yiyorsun tamam mı?

-Oha Ali.

-Duyamadım.

-Tamam dedim.

-Ben de öyle düşünmüştüm. Başla bakalım.

Nazlı tam saat sekize kadar yemek yemişti.

-Ali gerçekten doydum. Saat sekiz olmuş.

-Tamam tamam. Gel hadi biraz yürüyüş yapalım.

-Olur.

Ali ayağa kalkıp Nazlı'ya elini uzattı. Nazlı da Ali'nin elini tutup ayağa kalktı. Üzerindeki kumları silkeledi ve yürüyüş için parmaklarını Ali'nin parmaklarının arasına geçirdi. Yavaş yavaş yürüyorlar. Hiç konuşmuyor sadece birbirlerine bakarak yürüyorlardı. Hava karardığı için esen rüzgar Nazlı'ya üşütünce üzerindeki Montu çıkarıp Nazlı'ya giydirdi. Nazlı onu hayranlıkla izlerken bu ince hareket karşısında adeta erimişti. Rüzgarın getirdiği yağmur bulutları bardaktan boşanırcasına yağmur yağdırıyor. Ali ve Nazlı'nın yağmurdan üstü ıslanınca birbirlerine bakıp gülümsediler. Bir sokak lambasının altına gelince Ali yavaşça elini Nazlı' dan kopardı ve Nazlı'ya döndü.

-Dans edelim mi?

-Olur.

Ali yavaşça elini Nazlı'nın beline dolandığına Nazlı da elini Ali'nin omzuna koymuştu. Boşta kalan ellerini havada birleştirdiklerinde Ali yavaşça hareketlendi. Nazlı da Ali' ye ayak uyduruyordu. Islak elbiseleri birbirlerine değerden bu onların umrunda bile değildi. Yağmurun yere çarpınca oluşturduğu melodi ile birbirlerinin gözlerine kenetlenmişlerdi. İkisi de anın tadını çıkararak dans ediyorlardı. Dans bittiğinde Nazlı ve Ali birbirlerine gülümseyerek yaklaştı. Biraz önce vücutları dans ederken şimdi de dudaklarını dans ettiriyorlardı. Ayrıldıkları da Nazlı alnını Ali'nin alnıma dayadı ve öylece gözlerine baktı. İkisi de birbirlerinin gözlerine bakarak duygularını belli ediyorlardı. İkisi de birbirine aşk ve mutlulukla bakıyordu.

_________________________________________

Bir bölüm daha bitti. Görüşlerinizi bekliyorum. Yb için 70 vote. Aranızda Hâlâ haberi olmayan varsa yeni kitabım da profilimde var. Ulaşabilirsiniz.

MELEĞİM #AlNazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin