hayatta kal, sev ve acı çek

231 36 8
                                    

San

Havaalanından bakışlarıma yansıdığına emin olduğum hayal kırıklığı ile ayrılırken, Yunho yanıma gelmeye bile tenezzül etmemişti. Söyleyecek bir şeyi yoktu belki ya da söyleyeceği şeylerin bir anlamı olmadığının farkındaydı.

Gece kaldığımız eve gelmiştim. Kapının üstünde bırakılan anahtarı çevirip açılan kapıdan girdim. Kalanında tek bir tozuna dokunmadığımız odaya bakmadan koltuğa yürürken fark etmiştim üstünde ekranı açık duran telefonunu. Elime aldığımda gözüme çarpan ilk kelimelerle gözlerim acımaya başlarken yıkılır gibi oturdum koltuğa.

"San,

sevgilim,

sana beklediğin cevapları vermeyecek mektubum. sadece söylemek istediğim son sözlerimi, masum kalbinle söylediğimiz yalana inandığın için benden veda etmeden ayrılan sana bu şekilde bırakmak istedim.

biliyorsun, bizim geçmişimiz son yedi günden ibaret değil. neredeyse beşinci senesini bitiriyordu arkadaşlığımız. bir noktadan sonra en yakınım oldun benim. kendimden bile çekindiğim şeyler anlattım sana, o kadar bendin, o kadar bir parçamdın ki. bütün duygularıma şahit oldun, en iğrenç hallerime, en kötü düşüncelerime. yine de bırakmadın beni, beni sevmeyi. pek çok kez mutluluğumun sebebi oldun. ama merak ediyorum da, arkadaşım olduğun zamanlar çok üzülüyor muydun San? hislerini bilmezken çok kırdım mı seni? gerçi sonrasında, hatta kendi hislerimi kabul ettiğimde bile devam ettim belki kırmaya. bilemiyorum. özür dilerim. ama benim için sana sahip olmak her zaman en büyük şanslarımdandı.

sana olan hislerimi fark ettiğim andan bahsetmiş miydim? evet, net bir andı. vakfın etkinlik günüydü, işten izin alamadığın için geç gelmiştin. yine de hiç yorgun durmuyordun, her yere koşturdun, herkesle tek tek ilgilendin neredeyse. o kalabalığın içinde, etkinliğe gelmelerini özellikle sağladığın, asıl değerli konukların olarak gördüğün, uğurlarına çırpındığın hasta çocuklarla oynadın. daha fazla yorulmasınlar diye geç olmadan hepsiyle birebir vedalaşarak hastaneye götürülmelerini istedin. belki oradaki herkes farkında değildi senin, yine de ben biliyordum her ayrıntıyı planlayanın sen olduğunu. iki ay boyunca ne kadar üzerine düştüğünü ben görmüştüm. gece geç saatte bağış miktarını öğrenince gözlerinin nasıl parladığını da ben görmüştüm. gece ayrıldığımızda eve varmamın üstünden beş dakika belki geçmişti, sen çaldın kapımı. çok yorgunmuşsun, benim evim daha yakınmış, falan filan. inanmadım ama önemsemedim de. içeri aldım seni. koltukta, bacağımın üstünde sen uyurken oturuyordum. gerçekten yorulmuştun, ufak hareketlerindeki acılı mırıldanmalarından belliydi. ama gülümsüyordun. çok güzeldin San. istemsizce saçlarına gitti elim. terlemiştin, saçların sertleşmişti biraz; tiksinmem gerekirken yemin ederim çekemedim parmaklarımı. diğer elimle uyanmadığından emin olarak elini tutup dudaklarıma götürdüm, bir yandan yaptıklarıma şaşırırken minik bir öpücük bıraktım avuç içine. elini geri eski yerine yerleştirirken dudaklarına kaydı gözlerim, onları da öpmek istedim. inkar etmedim de bu isteğimi, işte o an biliyordum artık. o gece öyle güzeldin ki, hatırlamıyorsun ama, sen kucağımda uyurken saatlerce izledim seni.

şu an bu satırları okurken hangi duygun ağır basıyor merak ediyorum. öfke? hayal kırıklığı? pişmanlık? sevgi? özlem? hüzün? her ne ise, umarım zamanla azaldığında geriye kalan nefret olmaz. benden nefret etmenin mümkün olmadığını söylemiştin hem, öyle değil mi?

artık beni ölü kabul etmeni istiyorum, sevgilim. nasıl öldüğümün önemi yok, ha bir kaza olsun ha bir hastalık; bu yüzden daha fazla merak etme benim sebebimi. geri dönmemi de bekleme. hayatına devam et. yeni birine aç kalbini, yeni anılar yaşa, aşık olduğum gülümsemeni kaybetme. zaten yapmayacağına inanıyorum ama seni mutlu eden şeyleri ve sana ihtiyacı olanları benim uğruma terk etme. sadece bir zamanlar beni sevdiğini hatırla, seni çok sevdiğimi unutma.

ve son olarak, sen hep bizi hatta beni düşünürken, ben yapamadım. seni seviyorum ama bu kararımı kendimi düşünerek aldığımı kabul edeceğim. bencilliğim için özür dilerim, San. belki sana hiç açılmamalıydım. ama ben senin dudaklarının tadını bilmeden, gözlerine dürüst duygularımla bakamadan ölmek istemezdim. şimdi ayrılık ne kadar zor olursa olsun, yaşadığımız hiçbir andan pişman değilim. dilerim sen de değilsindir.

hoşçakal.

Wooyoung,

sevgilin."

Ne kadar oturdum öyle, ne kadar ağladım, ne haldeydim bilmiyordum kalkıp evden çıktığımda. Durgunluk çökmüştü üzerime sonunda, anahtarı teslim ettim, şehre döndüm. Emniyet kemerini takmadığım için öten uyarı sesi, aştığım hız sınırı, geçtiğim kırmızı ışıklar, arabasını sıyırdığım için yolumu kesen adamdan yediğim dayak, patlamış dudağından akan kan... Rüya gibiydi hepsi, benim algılarımın dışında yaşanıyormuş gibi. Açıkçası boşlukta kalmış gibiydim ve yıkılacak bir yer arıyordum. Wooyoung'un evine vardım sonunda. Son kez gelmek için gelmiştim, senelerdir huzur bulmak için çaldığım kapıyı sadece bana verdiğini bildiğim yedek anahtarla açıp korkunç sessizliğe adım attım. Kapıyı bu sessizliğe yakışır şekilde usulca örttüm. Adım adım dolaştım evin her odasında. En son yatağının kenarına çöktüm bacaklarımı kendime çekerek. Öylece süzülen gözyaşlarım kucağıma çektiğim yastığını ıslatırken içimi yakan çaresizlik duygusuyla kokusunu aldığım yastığa daha sıkı sarılmış, boğazımı yırtarcasına bağırarak ağlamaya başlamıştım.

***

hayatta kal, sev ve acı çek.
yeniden buluşacağız, hoşçakal.

nazikçe dokunuşların için,
yüz yıl acı çekmeye hazırım.

umarım bazen de olsa
bu günlerimizi, gözyaşlarını hatırlarsın.'


Ve,, sezon finali diyebileceğimiz bir noktaya geldik sanırım. çünkü taslaklarda bölüm kalmadı ;/ ve birkaç bölüm hazır olmadan atmayacağım çünkü bölümü yazdığım an atmak gelecek bölümde kurgunun devamı açısından gergin hissetmeme sebep oluyor ve yazdığım bir bölümü yayımlamadan aralıklarla kontrol etmek istiyorum. en fazla birkaç gün sonra görüşürüz wşvjelgşa okuduğunuz için teşekkür ederim

Целуй Меня (öp beni) // WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin