//18

224 33 22
                                    

önceki bölümün görüntülenmesi az olduğu için söyleyeyim dedim, bi' kontrol edebilirsiniz okuyup okumadığınızı.

***

Wooyoung

Çökmüş, morarmış göz altlarıma kapatıcı ve soluk, biraz da çatlamış dudaklarıma da renk verecek bir nemlendirici sürdüm. Kapüşonumu şapkamın üstüne geçirdim evden çıkarken.

Hongjoong bir hafta kadar önce arayıp bir paket yolladığını söylemişti ama içinde ne olduğunu bilmiyordum. Bugün öğlen de Lex arayıp kargonun geldiğini haber vermiş ve akşam buluşmak istemişti.

Bindiğim taksi buluşacağımız restoranın önünde durduğunda ücretini ödeyip indim. Pek özel bir yer değildi ama bu saatlerde oluşan kalabalığı görünce cildime sürdüklerim için memnun olmuştum. İçeri girip Lex'i bulmak için etrafa bakınırken gördüm onu. Gözlerimi bir şaşkınlık belirtisi vermeden doğal bir şekilde çevirsem de görebilmiştim bakışlarını, eskiden her gün üstümde hissettiğim o hayran bakışları.

Choi San, neden buradasın sevgilim?

Sonunda Lex'i gördüğümde hızla oturduğu masaya yürüdüm ve San yüzünden hızlanan kalbimi gülüşüme yansıttım. İçten bir gülümsemeyle karşılık verirken bana sarılmak için sandalyesinden kalktı.

"Bugün oldukça mutlusun sanırım, ha? Arkadaşından gelen paketten dolayı mı?"

Fiziksel temastan her zaman hoşlansam da normalden biraz daha samimi davranmıştım sarılmamızda. Bu sırada şapkamın hemen altından gözlerim yine San'ı buldu. Az önceki kadar savunmasız durmuyor, o da bakışlarını şapkasıyla saklamaya çalışıyordu. Benim ona hediyem olan kazakla saklanamayacağının farkında değildi aptal adam.

Çok tatlısın sevgilim.

Ama belki de farkındasındır. Düşündüm de, unutacağını sanmıyorum. Özellikle onu giyerek mi gelmek istedin yanıma?

Bunu düşününce boğazımda oluşan yumruyu görmezden geldim ve uzaktan belli olmayacağını düşündüğüm dolu gözlerimi ondan çekip ayrıldığım Lex'e döndüm. Ellerim hala omuzlarındayken çok uzaklaşmamıştım. Yüzümdeki bozmadığım gülümsemem az önceki gibi gerçek duygular içermiyordu artık.

"Karşı çıkma ve doğal davran."

Ama yanıma gelmene izin vermiyorum, sevgilim.

Dudaklarımı benden uzun olan Lex'in dudaklarına uzattım ve yavaşça öptüm.

Dudaklarımızı ayırdığımda sakin yüz ifademi koruyarak şaşkınlık içinde olan Lex'e açıklama yapmadan ve San'a bakamadan lavaboyu sorup o yöne ilerledim. Görüş alanlarından çıktığımda koşarak lavaboya gelmiş ve kabinlerden birine girip klozetin üzerine oturmuştum. Gözyaşlarım şimdiden yüzümü tamamen ıslatmıştı, iki elimin tersiyle sildim yanaklarımı. Onu gördüğümde hızlanmaya başlayan kalbim göğsümü zorluyordu. Ama şu an hissettiğim ağırlığın tek sebebi özlemim değildi.

Berbat kararlar vermekte sınır tanımıyordum, sadakatimi sorguladığında ona çok kırılmıştım ve şimdi yanıma gelmesini engellemek için gözünün önünde bir başkasını öpmüştüm.

Beyin hücrelerini sikeyim, Wooyoung.

Aniden kabinin kapısı sertçe yumruklandı. Hıçkırıklarımı engellemeye çalışırken cevap vermedim. Bir kere daha... San'ın gördüklerinden sonra gideceğini düşünmüştüm ama kapının dışında olabilirdi ve benim kaçacak bir yerim kalmıyordu. Susmaya devam ettim. Dışarıdaki tekrar vurdu kapıya.

Целуй Меня (öp beni) // WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin