//24

231 32 2
                                    

Wooyoung

Sertçe çaldığım çelik kapı açıldığında davet beklemeden içeri girdim.

"Günaydın!"

Enerjik bir şekilde mutfağa doğru ilerlerken bana kapıyı açmış olan Hongjoong da söylenerek peşimden geliyordu. Sabah saatleri olduğu için tahmin ettiğim gibi kahvaltı yapıyorlardı ve Hongjoong, Seonghwa'nın yanındaki sandalyesine otururken ben de tezgaha yaslandım.

"Yine ne var, Woo?"

Ciddiyetsizce dudağımı üzgünmüşcesine büzerken kaşlarımı çattım.

"Oh... Sabah sabah bu kabalığının sebebi nedir, Hong?"

"Sürekli evimize gelip bizi rahatsız etmen olabilir mi?"

"Geçerli değil, sonuçta benim arkadaşımsınız."

"Saat sabahın dokuzu, Woo!"

"Yani?"

"Yani daha yeni uyanmışken nasıl arkadaşa ihtiyacın olur?"

"Belki o kadar dertliyim ki uyuyamadım! Gerçekten umrunuzda değil mi?"

"Ben uyudum ama? Uyanır uyanmaz da senin deli çığlıklarını duymak istemiyorum."

"Kalbimi kırıldı."

Göğsümün sol tarafını tutup üzgünce baktıktan sonra yüzlerindeki bıkkınlık ifadesine kahkaha atmama engel olamadım. Sonunda pes edip konuşmamı beklediklerinde devam ettim.

"Durum şu ki; bildiğiniz üzere, San'a kendimi affettirmem ve onu geri kazanmam gerekiyor. Eh, siz de bu konuda bana yardımcı olacaksınız!"
"Olacaksınız, değil mi? "

Başımı hafifçe yana eğerken gülümsedim. Sevimli olduğunu düşündüğüm ifademe karşılık olarak ikisi de bana gözlerini devirmişti.

"Daha ne kadar sana ilişkinde yardımcı olmak zorundayız?"

"San bana yüzük takana kadar?"

Hongjoong yemek masasının üstünde duran çatalı kafama attığında refleks olarak kenara kaçtım. Çatal arkamdaki dolabın kapağına çarpıp yere düşmüştü.

"Yüzüme gelebilirdi, biliyorsun değil mi?!"

Omuz silkti.

"Ama gelmedi."

Seonghwa kalkıp masayı toplamaya başladığında dikkatlerini çekmek için yere düşmüş olan çatalı alıp tezgaha vurdum.

"Beni ciddiye alıyor musunuz?!"

"Ne planladığına bağlı."

Çatalı tezgaha bırakıp kollarımı kenetledim. Açıkçası uzun zamandır olmadığım kadar heyecanlı hissediyordum. Her ne kadar San'dan uzak olsam da onun için çabalama fikri beni heveslendiriyor ve bana neşemi geri sunuyordu. Yine de daha fazla uzatmadan biraz ciddiyetle kısaca açıkladım.

"Çok bir şey istemiyorum sizden. Yapmanız gereken San'la aynı ortamda olmamızı sağlamak. Mesela partiler verin ya da buluşmalar ayarlayın. Ama kalabalık olsun, San'ın beni göreceği ama yakın olmak zorunda kalıp rahatsız olmayacağı kadar kalabalık."

İç çekip başlarıyla onayladıklarında ciddiyetimi yine bir kenara bıraktım ve yüzümdeki kocaman gülüşle yanlarına koşup ikisini de itirazlarına rağmen yanaklarından sertçe öptüm.

"Çık git Jung Wooyoung!"

***

selamlarR uzun bir sürenin, en azından benim ve bu kitap için, ardından küçük bir yeni bölüm atabiliyorum. yazmamak için birkaç sebebim vardı diyebilirim, ki bundan sonra da olacak ama devamındaki bölümlerini aklımda taslak haline getirdiğim için belki yazabilirim.
neyse, umarım 'öp beni' yi unutmamışsınızdır ve okuyanlara şimdiden çok teşekkür ederim ♡

Целуй Меня (öp beni) // WooSanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin