"Bir yaz güneşiydi zümrütlerini alaşağı eden.."***
Dila yorgunca açtı gözlerine vuran güneşe karşı. Yine yakıcı bir sıcaklık almıştı şehri. Kavuruyordu daha sabahın bu saatinde insanın bedenini. Anlında biriken terle, bunalmışlıkla nefesini verdi üzerinden yorgunluk akarken. Sıcaklar, ona hiç iyi gelmiyordu.
Doğrulmaya çalıştı yerinden ama beli çok fazla ağrıyordu iki gündür. Çok fazla yorulmuş, ayağının üzerinden inmemişti.. Belinin yanında ayakları sanki uyuşmuş gibiydi. Hafif kıpırdattı parmak uçlarını. Su toplayan keseler birbirine sürttüğünde, acıyla inledi.
Yavaş hareketlerle ayaklarını yorgandan kurtardı. Saate dönüp baktığında saatin 09:30' a geldiğini görmüştü. Hemen yerinden kalkıp yatağını düzeltti. Koşarak elini yüzünü yıkadıktan sonra telaşla kurulandı. Üzerine belini sıkıca saran dizlerinde biten çiçekli bir etek, üzerine de mavi bir gömlek giymişti. Saçlarını tarayıp öylece serbest bırakmıştı omuzlarından beline. Ayaklarına terliklerini giydikten sonra indi aşağı.
Hamza'yı bahçede top oynarken bulmuştu. Sabahın erken saatlerinde kalkar, hiç bıkmadan top sektirirdi akşama kadar. Futbolcu olmak, onun tek hayaliydi. Ona gülümseyerek bakarken halasına göz gezdirdi Dila. Halası nereye girmişti ki? Neden uyandırmamıştı onu kahvaltıya?
Hamza, uyanan Dila ablasıını görür görmez bağırmaya başladı. Sevinci gözlerine yansımış, çığlık çığlığa elleriyle ona el sallarken kocaman gülümsemesiyle bakıyordu Dila ablasına.
"Günaydın Dilacığımm."Dila, neşe akan sese tepkisiz kalamamıştı. Saçlarını omuzlarından arkaya atmış, kollarını açmıştı Hamza'ya gülerek.
Hamza, açılan kolları görür görmez topu bırakıp koşmuştu Dila ablasına. Çok seviyordu onun gözlerini, saçlarını.. Her fırsatta saçlarına dokunuyor, yakından gözlerine bakıyordu. Çok güzeldi Dila onun gözünde. Mahallede top oynarken bir sürü teyze ondan bahsediyor, takdir ediyordu. Hevesle kollarını boynuna doladı Hamza.
Dila, kucağında Hamza'yla sedire oturup arkasına yaslandı. Öptü pamuk yanaklardan. Anlına düşen ipek saçlarını şakaklarına çekti yumuşakca.
"Günaydın birtanem. Annen nerde?"
Hamzaa, boncuk gözlerini kocaman açıp kulağına yaklaştı Dila ablasının. Sesi, sır verir gibi kısık, heyecanlıydı. Dila'nın neşe kaynağıydı bu evdeki. Halleri, yüzünü güldürmekten başka bir şey yapmıyordu.
"Kapının önünde Dila abla. Emine teyzeyle konuşuyor."Dila, kısa bir an ne konuştuklarını düşündü. Utandı yine o mevzu yüzünden. Nasıl olacaktı bilmiyordu. Allah'tan hayırlısnı dilemekten başka bir şey gelmiyordu elinden. Elbet evlenecekti birgün ama daha ilk kez gördüğü biriyle, nasıl olacaktı aklı almıyordu. Uzatılmazdı buralarda bu işler. İllaki en kısa zamanda yapılmasını uygun görecekler, düğün tarihini en erkene alacaklardı.
Dila, düşünceler içinde boğuşurken bahçe kapısı açıldı yavaşca. Halası ve Emine teyze göründü avlada. Utançla kızardı yanakları. Emine ablasından çekiniyordu. Hiç beklemiyordu ondan böylesine bir teklif. Dila kucağındaki Hamza'yı son kez öpüp indirdi yere. Ayağa kalkıp eteğini düzeltti.
"Hoşgeldin Emine abla."
Emine, karşısındaki güzel kıza baktı içtenlikle. Oda utanıyordu bu işle karşısına çıkmaktan. Lakin oğlu kaç akşamdır başının etini yemiş, işin adını koymak için yalvarmıştı kendisine. Dila'dan daha güzelini, daha iyisini mi bulacaktı? Gönlü hoş, içi ferahtı lakin aceleye gelmiş gibiydi. Daha bir haftadır kızın yanındaydı. Birden bu mevzunun çıkması, utandırmıştı yaşlı kadını.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZÜMRÛD-Ü AŞK (ASKIDA)
Random❌Yetişkin içerik❌ Geriye doğru hızla bir adım attı genç kız. Başını delirmişcesine iki yana sallıyor, gözlerinin buğusunu gidermek için sürekli kırpıyordu titreyen kirpiklerini. Dudaklarını korkuyla ezerken, nefes almaya çalıştı. Nefes alması gereki...