0.5

7.7K 281 3
                                    

Bulanık ve saçma görünen nesneler yavaş yavaş anlam ve şekil kazanmaya başladı. " B-Bia?" Beyaz tonların arasında leke gibi kalan siyah silüet bana seslenince bakışlarımın odağı oldu. Boğazıma sardığım parmaklarımı çözüp borumsu plastiğe doladım ve çekip çıkardım rahat nefes almak için.

Bir anda bana dolanan kollar ile dondum. Tam anlamıyla netleşen görüntüler ile ilk önce bana dolanan kollara ardından ise kolların sahibi olan siyah silüete baktım. Beynim neler olduğunu anlamak istemezcesine reddediyor ve beni bilgilerden mahrum bırakıyordu. Nefessiz kalmaktan ciğerlerim havayla buluşamadan dolanan kollar arasında nefessiz kalarak öksürmeye başladım. Kolların çekilmesiyle aniden havayla buluşan ciğerlerim yayılan soğuklukla yandı.

Benden uzaklaşmasıyla yüzünü nihayet görebildiğim siyah silüet, kapıdan başını çıkararak seslendi.

"Bia, uyandı! " başımın ağrımasıyla öksürüklerim kesildi ve ellerimi başımın iki yanına koydum, siktir! Başım öyle bir ağrıyor ki sanki filler geziyordu üstünde.

Acı bir çığlık kaçırdım boğazımdan, gözlerimi yumup başımı arkaya yatırırken. Duyduğum ağır şiddetli sesler daha çok ağrımasına, ağrıması ise daha fazla çığlığa sebep oluyor.

Neler oluyor?!

Bir şeyi ilk defa yaşayan çocuklar gibiydim; şaşkın, ve bunu ilk defa yaşıyordum.

Duyduğum son gürültü ardından çığlığımı ve başımı sıkıştırmayı kestim. Kendimi daha fazla tutamayıp bırakarak yatağın rahatlığına kavuştum, ellerim iki yanımdan sarkarken sanki böylesi daha iyiydi. "Bia?" Tamamiyle duygu dolu bir şekilde duyduğum fısıltı ile bakışlarımı tavandan alıp bulunduğum yerde gezdirdim, sesin sahibini bulmak için. "Bia?" Aynı şekilde tekrarlanan adım ile bu defa sesin sahibini buldum, Marie'yi buldum. "Tanrı'ya şükürler olsun." Ellerinin avuçiçlerini birleştirip çenesinin altına koydu ve başka bir fısıltı çıkardı Marie. "K-kes... şu-şunu" Boğazımda olan boru yüzünden kurumuş ağzım ve tahriş olmuş boğazımdan sesim titrek çıkmıştı. " Bia, sen ölmüştün! Seni o inanmadığın Tanrı kurtardı!" Öfkeyle bağıran Marie'ye şaşkınlıkla bakıyordu herkes benimle birlikte. Her ne kadar son olanları kavrayamasam da ben Bia'yım ve bana bağırmayı bırak ses tonu biraz arttığında bile ceza veren biriyim. Ama ne söylemişti? Ben ölmuş müydüm? Hayır! Eğer ölseydim hâlâ nefes alıyor olmazdım.

Sonradan yaptığı hatayı fark ederek gözleri büyüdü ama geç kalmıştı, şu an bu hasta yatağında yatıyor olsam bile her söylediğim emir değeri taşıyordu ve hala kontrol bende. Büyükler Marie'yi ne kadar sevselerde beni her zaman daha üstün görürler,

"Gö-götürün" tamamiyle düzelmeyen sesimle odada yeni fark ettiğim adamlarıma seslendim. Hiç itiraz etmeden dediğimi yaparak Marie'nin kollarından tutup odadan çıkarırken, ne Marie ne de büyükler bana karşı çıktı. "Iyi misin? " Matt'in sorusuyla ona baktım ve tek kaşımı kaldırdım. "Sence? " Alayla mırıldandım. Buruk gülümsemesi ile bana bakarak konuştu. "Bence domuz gibisin." Bana bu şekilde annem bile yakınlaşamazken sadece Matt'in yaklaşmasına izin veriyordum. Ona cevap olarak sadece alaylı başka bir gülüş verdim. " Hadi herkes çıksın! Yeni uyandı ve yormak istemeyiz." Gülerek verdiğim minik cevap ardından Matt doktor ve hemşireler dışında olan herkesi itekleyerek odadan çıkardı.

Bu haline sadece yorgun bir tebessüm ile karşılık verebildim, düzene girmiş kalp atışlarım üzerine. Nefeslerim kalp ritmim gibiydi, yavaş ve düzenli ama en azından ritimler nefeslerim gibi ciğerlerimi yakmıyordu.

Doktor elinde tuttuğu soğuk metali üstümde olan ve nefret ettiğim hasta kıyafetimin üstünden yaralı olan kısma değdirdi. Tenim de hissedemeğim soğukluğun yerini yaranın üstünde olan hafif baskının sızısı doldurdu, bu sızı en azından alışık olduğum ve bildiğim bir histi.

Bayan MafyaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin