Kanımdaki alkolün etkisiyle evin kapısını zar zor açıp, sonunda içeriye girdim. Kapıdan girer girmez kapanmak üzere olan gözlerim, Emma'nın üzerime döktüğü büyük bir kova buzlu su ile fal taşı gibi açıldı. "Hey! Bebeğim, ne yapıyorsun?!" Titreyerek hızlıca kıyafetlerimi çıkarmaya başladım.Emma, koltuğun üzerinde duran tableti alıp bir şeyler açarken ben de kenarda duran diz battaniyesiyle kurulanmaya çalıştım. Söylenmeyi kesmiyordu. "Ne yapıyor muşum? Benim bir şey yaptığım mı var sanki? Bir şey yapmadığım için sürekli başıma bunlar geliyor zaten!"
Açtığı haber ile sesini yükseltmeye başlattı. Haberde bugün gittiğim partide, bir çocukla oldukça yakın olduğumuz fotoğraf ve videolar vardı. "Bu kaçıncı?! Ben seninle konuşmaktan, her hafta senin, beni aldatma haberlerini görmekten bıktım! Ben seninle konuşmaktan, seni affetmekten bıktım ama sen bunları duymakta bıkmadın! Beni artık sevmemeni de geç-" onun göz yaşlarını silmek için uzanırken "Tatlım, seni sevmediğimi nasıl söylers-" elime vurup beni itti.
"Her gün başka birilerine dokunduğu pis ellerinle dokunma bana!" Masanın üstündeki şişeye bakıp iç çektim ve tekrar konuşmaya çalıştım.
"Bebeğim-" Cümlemi bitirmeme izin vermeyip tekrar kesti.
"Bana bebeğim demeyi kes Antoinette!"
"Bak, Emmanuelle, bana salak saçma şeyler yüzünden bağırmayı kesip uyu! Ya daa.." Yaklaşık yirmi sekiz yıldır her şeyi elde etmekte kullandığım o gülümsememle ona yaklaşıp düşük omuzlu kazağının bıraktığı açıklıktaki koyu mor sütyeninin askısıyla yavaşça oynarken boynuna nefesimi değdirdim ve ağır ağır, mink öpücüklere kulağına doğru çıkarken onu kendinden geçirdiğimin farkında olarak fısıldadım. "Benimle yatağa gelirsin ve bunları unutup birlikte zaman geçiririz?" Renginden sıkıldığım ve çok uzun olmayan küt, lila tırnaklarımla omzunu hafifçe çizerek, gerek nefesimle, gerek vücudumun yakınlığıyla ona işkence ettiğimin farkında olarak bunu sürdürdüm.
Yutkunarak sessizce konuşmaya çalıştı. "Bunu yapmaktan zevk alıyorsun değil mi?" Dişlerini sıkıyordu.
Ne yaptığımın farkında değilmiş gibi sordum. "Neyi yapmaktan zevk alıyormuşum?" Ağır ağır onu soyarken bana itiraz etmedi ve derdini anlatmaya çalıştı.
"Bunu.." yavaş yavaş ellerimle her yerine dokunurken nefesimin ona değeceği bir şekilde inadına tekrar sordum.
"Neyi?"
"Her gün başka biriyle yatıyorsun, beni rezil ediyorsun, beni mahvediyorsun.. Senden ayrılmak istedikçe beni adeta kendine mühürlüyorsun. Bana resmen işkence ediyorsun. Seni sevmiyor Emma, sadece sana işkence ediyor. Baksana her gün biriyle haberi çıkıyor, sürekli partiliyor ve hiç seninle zaman geçirmiyor diyorum çoğunlukla beni gerçekten sevmediğini düşünüyorum ama yaptığım şeyleri bir başkası yapsa asla böyle tolere etmeyeceğini de biliyorum.. Seni buzlu su ile sırılsıklam ettim ama bana Bebeğim dedin. ve şu an.."
Onu tamamen soyduktan sonra o da benim omuzlarımdaki battaniyeyi korkuyormuş gibi bir tavırla hafifçe yere itti ve ikimiz de tamamen çıplak kaldık. Yumuşak dudaklarımız birbirine değmeden önce gözüden bir damla yaş aktı. "Senden nefret ediyorum.."
Ona hafif, buruk bir gülümsemeyle karşılık verdim. "Biliyorum."
***
Emma'dan;
Yansımasıyla yüzümü ısıtan güneş sayesinde uyandım. Başım ve vücudum çok ağrıyordu. Belki, bir ihtimal yanımdadır diye sol tarafıma döndüm. Ama şaşırmadım. Her zaman olduğu gibi erken uyanmış ve spora gitmiş olmalıydı. Gelmiş de olabilirdi. Banyodan su sesi gelmiyordu. Komodinin üzerindeki saate baktım. Saat neredeyse öğlen bir olmak üzereydi. Hiç kalkmak istemiyordum. Odanın tavanındaki aynadan kendime baktım. Aynaları çok sevdiği için her yerde kullanırdı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Belgi (16+)
Roman d'amourParmaklarını yavaşça vücudumdaki onca dövmemin arasında bulduğu dövmemin üzerinde gezdirirken vücudumdaki nefesi titrememe neden oluyordu. Eskisi gibi sert ve vahşi tavrından eser yoktu. Sanki dokunsa binlerce parçaya ayrılacak bir porselen bebekmiş...