Lee Young Joon
İnsanlar arkadaşları için endişelenip onları kıskanabilirlerdi değil mi? Bu her arkadaşın yaptığı bir şeydi, ya da ben öyle zannediyordum. Son zamanlarda bir şeylerin değiştiğini hissediyordum ama neyin değiştiğini anlayamıyordum. Seokjini normalde olduğundan daha fazla sahiplenip Namjoonla yan yana geldiğinde çıldıracak gibi oluyordum. Tabi bunu en yakın arkadaş olmamıza bağlıyordum
Herkes en yakın arkadaşını kıskanırdı, en yakın arkadaşın sonuçta. Elinden kayıp gitmesini istemezsin ki
Bu sırada aklıma takılan bir şey vardı, insanlar en yakın arkadaşının sevdiği kişiyle yakınlaşmasına mutlu olurdu ama ben gitgide daha sahiplenici oluyordum. Onların görüşmesini istemiyordum, Namjoonun dersimize girmesini de istemiyordum artık
Şu an bir kafede oturmuş kahvemi yudumluyordum ama aklımdaki tek şey Seokjindi. Son günlerde 7/24 yanımda olmasına rağmen onu aklımdan atamaz olmuştum. Rüyalarıma bile girer olmuştu, rüyamda Namjoon ile sevgili oluyordu ve Namjoon benimle görüşmesini istemediği için benimle konuşmuyor, görmezden geliyordu. Bu rüyalardan terler içinde uyanmam da işin garip tarafıydı tabi
Bu arada Seokjin Namjoon ile özel derste olduğu için eve de giremiyordum, yarım saat konuşup kafamı şişirdikten sonra eve girmemeyi kabul etmiştim. Normalde asla kabul etmezdim ama bir seferlik mutlu olmasını istemiştim işte
Seokjin ders bitince beni arayacağını söylemişti ama saatler geçmesine rağmen aramamıştı, yavaş yavaş endişelenmeye başlamıştım. Bu sırada arayacağını umarken bir kahve daha söylemiştim
Kim Seokjin
Yarım saattir o yeri ben tavanı izliyordum, kimse konuşmayı başlatmıyordu. Açıkçası az önce yaşanan şeyden sonra baya bir şoka girmiştim, öpüşmemiz biter bitmez koltuğun iki tarafına geçmiş ve tek kelime etmemiştik
Cesaret edip ona baktığımda göz göze gelmiş ve hemen gözlerimizi kaçırmıştık
"Tamam bu kadar yeter, konuşmak zorundayız"
Derin bir nefes aldı ve devam etti, konuşurken gözlerimin içine bakmayı da ihmal etmedi
"Çok aptalca bir şey yaptığımın farkındayım, gerçekten bana ne olduğunu anlayamadım. Sanki.....senin büyüne kapılmış gibiydim"
Dıp dıp, dıp dıp
Şahsen ben kalbimin atışının sesini çok net duyabiliyordum, öyle ki kalbim kafamda atıyor gibiydi
Bu zamana kadar psikopat gibi sürekli Namjoon bana aşık diye ortalıkta dolaşmıştım, peki ya şimdi Namjoon bana gerçekten aşık olmuş olabilir miydi? Tanrım, bu düşünce neden bu kadar yabancı geliyordu?
"Seokjin, saçmaladığımı düşünüyor olabilirsin -ki gerçekten söylediklerim bir öğretmenin kesinlikle öğrencisine söylememesi gereken bir şey- ama ben gerçekten senin büyüne kapıldım. Okulda, evde, derslerde, teneffüslerde hep aklımdasın, lanet olası aklımdan çıkaramıyorum seni. İnan bana çok denedim, çok üzgünüm"
Ellerimi yavaşça ellerinin üstüne koymuştum, nasıl hissettiğini anlayabiliyordum. Dışarıdan nasıl normal bir şeymiş gibi kabullendiğimin göründüğünü biliyordum ama bende bu düşüncelerle çok savaşmıştım. En çok da canımdan çok sevdiğim ailemin bunu nasıl karşılayacağını düşünmüştüm ama bunlar aşılmayacak şeyler değildi ki, zamanı gelince anlatacaktım onlara ve o zaman ikimizde reşit olmuş olacaktık
"Namjoon....lütfen kendin hakkında kötü düşünme, senin duyguların sana nasıl geliyorsa benim duygularım da bana öyle geliyor. Ben seni gördüğüm anda senin büyüne kapılmıştım bile"
İşte o an tekrar göz göze geldik, bu sefer gözlerinde bir umut ışığı görmüştüm
Lee Young Joon
Geçen her saniye düşünceler beynimi o kadar ele geçiriyordu, ve her geçen saniye onları kontrol etmek o kadar zorlaşıyordu. Seokjin nasıl beynimde bu kadar kesin bir yere sahipti, onda diğerlerinden farklı ne vardı ki, üstelik o başkasını seviyordu ve şu an sevdiği adamla aynı evde tekti
Ve şuan sevdiği adamla aynı evde tekti, bu düşünce asıl beni çıldırtan şeydi. Acaba Seokjin ona onu sevdiğini söylemiş miydi? Namjoon da onu seviyor muydu? Ya sevgili oldularsa? Ya Namjoon onu okula şikayet ederse?
Kafamda bin tane soru vardı ama bir tane cevabım vardı, ben Kim Seokjin'e aşıktım. O şakaların gerçek olma zamanı gelmişti ve ben Seokjin'i Namjoon'a kaptırmayacaktım. Ne kadar hislerimi yalanlamaya çalışsam da gerçek değişmiyordu, değişmeyecekti. Ben Kim Seokjin'e deli gibi aşık olmuştum ve bu konuyu onunla bugün konuşacaktım
Artık ders bitmiş olmalıydı, zaten bu kadar uzun beklemem asıl saçmalıktı ama yine de beklemiştim işte. Bir yandan kalbim kulağımın zarını patlatacakmış gibi çarpıyordu, diğer yandan ihtimalleri düşünüyordum
Düşüncelerimin karmaşıklığından mıdır, heyecandan mıdır bilmem ama iki dakikada kapıya ulaşmıştım, derin bir nefes aldım ve kapıyı tam 3 kez çaldım. Bekledim, tekrar çaldım ama ses gelmedi. Bende en son kendi anahtarımla içeri girmeye karar verdim
Ona onu sevdiğimi söyleyecektim, hemen olmasa da o da beni sevecekti biliyordum. Belki aramıza biraz mesafe koyabilirdi ama ben bunu göze almıştım. Kendimle savaşmaktansa Seokjin'e kendimi sevdirmeye çalışmayı yeğlerdim. En kötü ihtimalle de Seokjin beni asla sevmezdi ve bende onu unutmaya çalışırdım. Hem Seokjin insanları kıracak biri değildi, onu tanıyordum
Kapıya açtığıma dair ses gelince yavaşça içeri girdim, tabi bu sırada ne diyeceğimi düşünüyordum. Salonun kapısının kapalı olduğunu ve ışıkların yandığını fark etmiştim, son kez ne diyeceğimi düşündüm ve kapıyı açtım
"Seokjin seninle bir şey konuşmam ger-"
Bakışlarımı yerden kaldırdığımda beklediğim şey tabi ki dudak dudağa olan Namjoon ve Seokjin değildi, onlar da beni görmüştü ama girdiğim gibi geri çıkıp evden dışarı fırladığım için tepkilerini görememiştim
En son duyduğum Seokjin'in arkamdan "Bekle Young Joon! Neler oluyor?" diye bağırışıydı
//
Normalde deprem zamanı bölüm atmayı düşünmüyordum ama yeterince süre bölüm beklediniz diye düşünüyorum, umarım hepiniz iyisinizdir. Çabucak atlatalım hep birlikte
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Vivi e lascia vivere //-// Namjin
Fanfiction" Yaşa ve Yaşat" ///////Yeni gelen İngilizce öğretmeni, yeni aşklar ve yeni dostluklar. Aşk ve dostluk arasında bir seçim yapmak zorunda kalsaydınız siz neyi seçerdiniz?/////// ~Namjin~