Farklı Arkadaşlıklar

29 3 7
                                    

Lee Young Joon

Tae sandığımın aksine beni yakın arkadaşlarının arasında unutmamıştı, beni aralarına almalarını sağlamıştı. Teneffüste neredeyse hayatımda hiç eğlenmediğim kadar eğlenmiştim. Seokjini hatırlayıp üzülecek vaktim olmamıştı daha.

Sanırım o havalı çocuklar dışarıdan göründüğü gibi olmuyordu her zaman, çünkü şaşırtıcı bir şekilde sevmiştim Tae'yi. Hafta sonu beni dışarıya takılmaya çağırmıştı hatta, kesinlikle gidicektim.

Ama önce halletmem gereken bir şeyler vardı, şu an ingilizce dersine girmek üzereydik, göz ucumla ona baktığımda onunda benim kadar gergin olduğunu görmüştüm. Nasıl garip bir ortam beni bekliyordu acaba. Ders işlerken hiçbir şey olmamış gibi tahtadaki soruyu mu çözecektim mesela? Hem de sevdiğim kişinin sevgilisiyle, sevgili olmuşlar mıydı acaba?

Namjoon'un bugün gelmemesini umarken başımı sıraya koymuş bana bir şeyler anlatan Tae'yi dinliyordum, gerçekten kafamı dağıtmamı sağlıyordu sanırım. Ve şaşırtıcı derecede oldukça kültürlüydü, benim bilmediğim bir sürü şey biliyordu, üstelik haftada üç kitap bitiriyordu. Tamam  bende kitap okuyordum ama bu kadar değildi.

Tam gelmeyeceği için sevinirken kapı sesiyle bakışlarımız kapıya dönmüştü. Sınavım başlıyordu sanırım

Kim Seokjin

Namjoon'un girmesiyle bakışlar ona dönmüştü, herkese göz geldikten sonra benimle göz göze gelince gülümsemişti.  Sanki bir lunapark aletine binmişim gibi hissediyordum, bir yandan  korkuyorken diğer yandan aşırı mutluydum. Tabi çaktırmadan Young Joon görmüş mü diye yandan bakıyordum. Bakışlarını Namjoon'a sabitlemişti, onun için gerçekten üzülüyordum ama ne yapabileceğimi zerre bilmiyordum.

Ders kısa süre sonra başlamıştı, bugün quiz olduğunu tamamen unutmuştum. Konular ezberimdeydi ama bu kafayla nasıl yapacaktım ki, üstelik bu quiz karnemize yansıyacaktı. Dikkatli olsam iyi olurdu

Kağıtlar dağıtılırken gözümü kapatmış düşünceleri zihnimden atmaya çalışıyordum, sıranın bana geldiğini sıramın hemen yanında duran Tae'den anlamıştım. Anlaşılan kağıtları o dağıtıyordu, düşündüm de ondan hiç hoşlanmıyordum. Young Joon artık benim yerime onunla takılıyordu. 

Yanımdakinin varlığını tamamen unutmuş olacağım ki Yoongi'nin sesiyle irkilmiştim, doğru ya yeni sıra arkadaşım oydu..

"Seokjin kopya verirsin değil mi?"

"Yapabilirsem veririm merak etme"

Kağıda baktığımda soruların oldukça kolay olduğunu görmüştüm, bu iş bebek işiydi. Young'a baktığımda çoktan bitirdiğini ve yeni sıra arkadaşına kopya verdiğini görmüştüm, eskiden bizim yaptığımız gibi. Oldukça mutlu görünüyorlardı, sanırım gözümün önündekini göremediğim için bu hayattaki en yakın arkadaşımı kaybetmiştim. Aptalın tekiydim

"Gerçek dünyaya dön Seokjin, yetiştiremeyeceksin"

"Doğru söylüyorsun"

Kağıdıma dönmüş ve beş dakikada tüm soruları yapmıştım, quizi bitirdiğimi gören Yoongi şaşkın bir kedi gibi bir bana bir kağıda bakıyordu

"İşte benim kurtarıcı meleğim"

O da beş dakikada kendi kağıdına geçirmişti ve kalan 20 dakikada ikimizde güzelce uyumuştuk. Ayak sesleriyle uyanmıştım, bu sefer kağıtları Young Joon topluyordu. Onunla konuşmam lazımdı.

Tam yanıma geldiği sırada zil çalmıştı, kağıdımı almış ilerlerken kolundan tutarak durdurmuştum

"Lütfen Young Joon, beş dakikanı bana ayıramaz mısın"

"Hayır teşekkürler"

Tekrar gitmeye yeltenmişti ki kolunu tekrar tutmamla durmak zorunda kalmıştı

"Sadece beş dakika"

"Sana istemediğini belirtti Seokjin, onu rahat bırakmalısın"

Bu sefer konuşan Tae'ydi, ne yani bir günlük arkadaşı benden kaç yıllık arkadaşımı mı alacaktı? Ben almayayım

"Arkadaşlığımıza karışmamanı öneriyorum Tae"

"Elde tutulacak bir arkadaşlığınız olduğuna inanıyor musun cidden?"

"Lütfen uzatmayın Tae, Seokjin sende beni rahat bırakırsan mutlu olurum. Bir süre uzak kalmak en iyisi, hâlâ bir arkadaşlığımız varsa eğer"

Kendi en yakın arkadaşımı tanıyamıyordum, cidden bunları bana söylemiş miydi? O saçımın teline zarar gelse ortalığı yakıp yıkardı. Benim tanıdığım Young Joon kesinlikle bu değildi.

Tae bana son bir bakış atmış ve Young Joon ile birlikte sınıftan dışarı çıkmışlardı, o anda Namjoon'un hâlâ içeride olduğunu fark etmiştim, içerideki diğer yirmi kişiyle birlikte bana bakıyordu

"Seokjin biraz konuşabilir miyiz?"

"Tabi, olur"

Sınıftan olabildiğince uzaklaşmış ve boş bir öğretmen ofisine girmiştik. Neler diyeceğini çok iyi biliyordum

"Durumunuz gerçekten o kadar kötü mü?"

"Maalesef, o günden beri benimle konuşmuyor "

"Ne yapmayı planlıyorsun"

"Aslında hiçbir şey planlamıyorum Namjoon, daha önce hiç böyle bir duruma düşmemiştim ki. Kafayı yemek üzereyim, bir kurtuluş yolu bulamıyorum"

"Birlikte bulabiliriz inan bana"

Elini bir saniye elimin üstünde tutup geri çekmişti, ne kadar üzgün olsam da neredeyse sevgili olacağımız gerçeği beni mutlu etmeye yetiyordu. Yine de Young Joon'u geri kazanmalıydım, ondan başka yakınım yoktu ki benim. Annem bile onu soruyordu, normalde uzun süredir ziyaretlerime onunla gidiyordum ama son ziyaretimde o yoktu.

Her an biri gelebileceği için dikkat çekmeden hemen çıkmıştık odadan, kimsenin görmemesi bir mucizeydi.

Lee Young Joon

Seokjin'e kaba konuşmak istemiyordum ama gerçekten kalbimi kırmıştı ve nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum. Belki isteyerek yapmamıştı ama daha öncesinde beni fark edebilirdi, son zamanlarda ondan hoşlandığımı düşünsem de aslında ilk tanıştığımız andan itibaren ondan hoşlanıyordum, sadece ihtimal vermemiştim

Tae beni mutlu etmek için elinden geleni yapıyordu, şu an neden yaptığımızı bilmediğim bir şekilde basketbol maçı yapıyorduk. Basketbolda gerçekten iyiydi, kabul etmeliyim ki oynarken de çok baştan çıkarıcı görünüyordu

"Yakıyorsun Kim Taehyung, biri yangın söndürücü getirsin"

"Abartıyorsun Young Joon, senin kadar olamam"

İkimizde kıkırdıyorduk. Bu an bana başka bir şeyi hatırlatmıştı, Seokjinle olan konuşmalarımızı, ama bu sefer onu boşvermeye karar vermiştim. Mutlu olmaya hakkım vardı, sürekli üzgün olamazdım.

Bir basket daha atmıştım ve kazanan ben olmuştum

"İşte bu oyun böyle oynanır"

"Ne zaman bana basketbol dersi veriyorsun koca oğlan?"

"Düşünmem lazım, takvimim bu ara baya  dolu"

Onunla şakalaşmak çok eğlenceliydi, sanki karşımda bir çocuk vardı. Durmadan gülümsüyor ve komik suratlar yapıyordu. Ama sadece yakınlarıyla birlikteyken böyleydi, diğer türlü onu böyle görmek mümkün değildi.

Zil çalana kadar deli gibi eğlenmiştik. Oyun oynamaktan sıkılınca oturup hayatlarımızdan konuşmuştuk, Kim Taehyung beni şaşırtmanın bir yolunu buluyordu her seferinde. Sohbetine de doyum olmuyordu, saatlerce konuşabilirdim onunla. Anlaşılan bir dost daha edinmiştim


Vivi e lascia vivere //-// NamjinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin