Hikayeyi twitter üzerinden okuyanlar için bu bölüm ve bu bölümden sonrasını artık sadece bu platformdan yayınlayacağım. Eğer oradan tüm bölümleri okuduysanız buradan devam edebilirsiniz.
Metawin o gece, kimse duymasın diye içine içine ağlamıştı sabaha kadar. Bright'tan bu kadar kısa bir sürede bu kadar çok mu hoşlanmıştı? Peki neden onu sevmek zorundaydı, ona bir sapıkmışçasına iğrenen gözlerle bakana birini neden seviyordu? Bu dünyada yalnız olmadığını bilebilmek, onu anlamaya çalışan birinin olması ona bugün iyi gelmişti buraya gelirken bile oldukça mutluydu fakat bilmeliydi, boktan başlayan gün boktan biterdi. Ne zaman mutlu olsa, bilmeliydi ki ardından kötü bir şey gelecekti ve geceleri aynı böyle kimseler duymasın diye ağlayacaktı ve hep ağlayacaktı.
Bright ise arada sırada incittiği çocuğun saklamaya çalıştığı sessiz hıçkırıkları duysa da görmezden gelmiş, içindeki vicdan azabıyla ve suçlulukla sabahı etmişti. İçinden onun yanına gidip ipeksi saçlarını okşamak, sapık olmadığını söylemek istiyordu. Fakat içindeki anlam veremediği kıskançlık ve çekince bunu yapmasına engel oluyordu. Ne zaman tam kalksa bir güç kendisini yatağa geri çekiyor ve ağlamasına dayanamadığı çocuğun tek başına ağlamaya devam etmesini sağlıyordu.
Ertesi sabah Win erkenden yurttan çıkıp dersine gitmişti. Fakat ağlayarak bitirdiği gecenin sabahı da geceden farklı olmayacaktı, en azından Metawin'in güçlü sezgileri öyle demiyordu. Ve genelde bu hislerde yanılmadığı için öyle de olmuştu.
Dersten çıktığında önüne Kavin ve Farid kesmiş yine saçmalamaya başlamışlardı. "Vay, vay, vay... Metawin, bir selam bile vermiyor musun bize?" demişti ve Metawin hızla onlardan uzaklaşmaya başlamıştı. Aldırmayıp yoluna devam ederken Farid omzundan tutup durdurdu Metawin'i. "Ne istiyorsunuz?" diye dönüp sorunca aldığı tek cevap; "Eğlence." idi ve ardından kahkahayla gülüşler... Daha sonra birden ciddileşip kulağına tehditkar bir şekilde fısıldadı Kavin: "Çatı katına gel, saat akşam sekizde."
"Gelmeyeceğim." dedi Metawin iğrenerek ona bakarken.
Kavin alayla gülüp işaret parmağıyla Metawin'in omzundan itekledi: "Babanın yine ibne olduğun dedikodularını duymasını istemezsin, değil mi?" deyip güldü ve ekledi: "Bu sefer Bangkok'ta seni gönderebileceği bir üniversite kalmaz. Sıcağı sevmediğini duydum." Yapacağını yapmıştı Kavin. Şimdi Metawin'in tek yapması gereken uslu bir şekilde akşam sekizi beklemekti.
Akşamın sekizi vurduğunda adımlarını yavaş yavaş çatıya doğru ilerletti, merdivenleri çıkarken ayakları geriye geriye gidiyordu. Yapacakları şey belliydi, döveceklerdi kendisini. Adımlarını tehlikeye ilerletiyor fakat daha büyük bir tehlike oluşmasını da önlüyordu aynı zamanda. En azından bunun verdiği bir rahatlık, daha doğrusu avuntu vardı. Sonunda çatıya vardığında ikisinin elinde sopaları görünce kaçmak istedi Win, kaburgaları kırılsın ya da onu birkaç gün sonra burada başka birileri baygın olarak bulsun istemiyordu. Yüzü hala onlara doğru dönükken adımları gerilemeye başlamıştı.
"Dur, dur, kaçma. Çok zarar görmeyeceksin." Farid gülerek ona yaklaştığında Metawin'in gözlerinden yaşlar süzülmüştü, gözpınarları fazladan mesai yapıyordu anlaşılan bugünlerde. Çok çalışıyor, asla dinlenmek nedir bilmiyordu. Metawin işkolik bir patron değildi ve gözpınarlarının bu fazla mesaisinden oldukça şikayetçiydi. Dalga geçiyorlardı onunla, herkes dalga geçiyordu. Güçsüz olmaktan nefret ediyordu, bunlar babasıyla arasındaki açığı nasıl bulmuşlardı bilmiyordu ama bu durumdan nefret ediyordu. Bright'a da göstermişti eksik yanlarını. İçini açmıştı ona, açıklarını anlatmıştı parsel parsel. Emindi, o da dalga geçiyordu kendisiyle. Farid ve Kavin'den bir farkı yoktu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BROKEN" || BRIGHTWIN
FanfictionBu hikaye 1975 yılında geçmektedir. Komünist bir genç olan Bright, okullarına torpille gelen Win Metawin ile tanışır.