"Özür dilerim Metawin, dün gece dediğim şeylerden ötürü de özür dilerim. Normalde böyle birisi değilimdir, neden sana karşı böyleyim bilmiyorum."
Metawin gözlerinden akan yaşı sildi, "Evet ben de böyle birisi olmadığını bildiğim için... üzülüyorum."
Bright konuyu değiştirmişti çünkü bilmediği sularda yüzmeyi sevmiyordu. "Çok yaralanmışsın." deyip kolundan çekmiş ve çekmecesinden tanıştıkları ilk gün dizi için verdiği merhemi çıkarıp yeteri miktar sürmüştü. "Teşekkür ederim." demişti Metawin gülümsemeye çalışarak. Gülümsemeye çalışıyordu çünkü gerilmişti, sevdiği adam onun yarasına merhem sürüyordu. Gözlerinin içine bile bakamıyordu onun, ve kahretsin ki ona kızamıyordu. Sevgi böyle bir şey miydi? Dünden beri söyledikleri aklından çıkmıyordu fakat o yanındayken söylediklerini direkt unutup onun dünyasında kayboluyordu.
"Önemli değil, bana teşekkür etmene gerek yok. Ne yaparsam yapayım sana gereksiz yere kötü davranmamın üstünü örtmez. O yüzden elimden geldiğince sana iyi davranacağım ve, sanırım... Sana sandığımdan daha fazla değer veriyorum..." Merhemini koyduğu yerin yanında birkaç tane yara bandı vardı bir tanesini alıp karşısında gergince oturup yerle bakışan çocuğun elmacık kemiğindeki yaraya yapıştırmıştı. "Senden bunu beklemiyordum, o yüzden ne diyeceğimi de bilemiyorum. Eğer bana o imayı yapmak istemediysen ve gereksiz yere kötü davranmandan pişmansan yeni bir sayfa açabiliriz seninle." dedikten sonra sağ elini tokalaşmak üzere komüniste doğru uzatmıştı Metawin.
Bright yutkundu, karşısındaki güzellik karşısında durmak ya da onu delice öpmek arasındaki o ince çizgideydi. O, karşısında tüm güzelliğiyle kendisine gülümserken çok güçsüz hissediyordu. Sanki bugüne dek sakladığı her şeyi gün yüzüne çıkarıyordu. İçinde kimseye karşı göstermediği, göstermeye korktuğu sevgiyi. Bir insanı sevmek istemiyordu, çünkü yolu tehlikeliydi. Kendisi yüzünden başkasına zarar gelmesinden ölesiye korkuyordu. Çevresinde çok insan olan, çok insan seven her zaman güçsüz olurdu. Sevgi zayıflıktı.
Aksi gibi Metawin'e dayanamıyordu. Kendisini onu sevmekten alıkoyamıyordu. Sevmek istememesi ise en büyük sorundu. Güçsüz olmak istemiyordu ve bundan kurtulmak istiyordu. Lakin onu daha fazla da kıramazdı. Ona hissettirmeden, kendi başına kurtulacaktı sevgisinden. Onu sevmeye devam ederse kaybetmekten korkardı ve birisini ne zaman kaybetmekten korksa onu kaybederdi. Onun yokluğuna şimdiden dayanamaması ise işi oldukça zorlaştırıyordu.
Bright da ona gülümsedi aklından bu düşünceler geçerken. "Öyle olsun, yeni sayfa açalım falcı." dedikten sonra uzattığı elini nazikçe tutmuş ve sallamıştı. Bu ellerin ne kadar yumuşak ve sıcak olduğunu biliyordu bu yüzden de bırakmak istememişti ellerini hiç. Haddinden fazla uzun da tutmuştu ellerini.
--------------------------------------------------------------
Onunla tekrar böyle olabilmek ona iyi gelmemişti. Kendine verdiği sözleri bile tutamıyordu. Aklından çıkaramıyor, onunla sürekli konuşmak istiyordu. İçini ısıtan ses tonunu işitmek istiyordu, ayrıca onun gülümsemesini görmek istiyor ve nefesini hissetmek istiyordu. Bu düşünceler yüzünden uykuya dalamamıştı bir türlü, bu zararlıydı. Aşk hemen kurtulması gereken, sonucunda acizlikle zehirleyecek olan bir zehirdi. Panzehriyse nefretti fakat bunu yapamazdı artık. Ona kötü davranmak hem ona hem kendine zarar veriyordu. Ayrıca zaten ondan nefret edemiyordu ki, kendisi bir oyuncu değildi. Bu yüzden aşkını kalbine gömmesi lazımdı. Bunu nasıl yapacağını bilmiyordu, daha önce hiç aşık olmamıştı. Yapması gereken tek bir şey vardı, o da Luke'a danışmaktı. Dava adamı en önemli zamanda aşık olmamalıydı, olamazdı. Devrim gerçekleşince... işte o zaman onu sevmeye devam edebilirdi. Evet, bunu yapabilirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"BROKEN" || BRIGHTWIN
FanfictionBu hikaye 1975 yılında geçmektedir. Komünist bir genç olan Bright, okullarına torpille gelen Win Metawin ile tanışır.