Bölüm 29

14.7K 1.2K 478
                                    

Merhabalar

İYİ BAYRAMLAR.

Bölümü yazarken dokuz doğurdum çünkü resmen kitabın özetini bu bölüme sığdırmaya çalıştım

Oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın. Keyifli okumalar~

.......

Tamı tamına bir saat. Jungkook'un kaçırıldığını fark ettiğim ve ardından apar topar şu anda içerisinde bulunduğum arabaya girmemin üzerinden tam bir saat geçmişti. Siktiğimin arabasında elim kolum bağlı bir şekilde beklerken o bir saatin dakikaları günlere evrilip, bir türlü geçmek bilmemişti. Şimdi, şu an siyah renginden dolayı güneşin bir hayli ısıttığı arabadan çıkabilir, saniyeler içinde kurt formuna dönüşüp yine dakikalar içinde Jeongguk'umun kaçırıldığı yere, Kim sürüsüne, kendi sürüme, gidebilirdim.

Seokjin, Jungkook'u benim sürüme götürmüştü. Bunu arkadaşı olan omega bizzat beni arayarak bana söylemişti. Ona minnettardım.

Ne yazık ki ben, aptal bir arabanın içinde, trafikte bekliyordum.

Bu durum beni çıldırtıyordu. Geçen her saniyenin dahi aleyhime işlediğini bildiğim halde hiçbir şey yapamamak delirmem için yeter de artardı.

Fakat kendimi sıkıyor, sabrımın son demlerini kullanıyordum.

Kontrolümü kaybetmemek için kendimi tutmam gerekiyordu. Yapacağım en ufak hata dahi Jungkook'u etkileyebilirdi. Seul gibi büyük şehirlerde kurt forumuna dönüşmek yasaktı. Kimseden korkum yoktu. Nezarethaneye beni zorla götüremezlerdi. Söz konusu Jungkook olduğunda hiçbir güç beni o dört duvar arasına sokamazdı. Fakat kurt formuna dönüşecek olmam bana şu anda kaybettiğim zamandan daha büyük bir kayıp yaşatacaktı. Dikkatleri üzerime çekip, hiç olmadık şeylerin bana ayak bağı olmasına izin veremezdim.

Şu saatten sonra en ufak bir hata yapma lüksüm dahi yoktu.

Her adımımı önceden defalarca kez düşünüp hareket etmeliydim. Küçücük bir hata dahi Jungkook'u sonsuza dek kaybetmeme neden olabilirdi. Tek korkum onu kaybetmek değildi elbette. Jungkook'un içine düşeceği durum nitekim beni en çok korkutan şeydi. İstemediği bir hayata mahkum kalmaya narin ve zayıf bedeni dayanamazdı.

"Sakin ol." Dedi yanımda oturan Namjoon, elini direksiyonu sıkıca kavrayan ellerimin üzerine koyarken. Ellerim direksiyonu öyle bir sıkıyordu ki, eklem kemiklerim neredeyse üzerindeki deriyi yarıp dışarı çıkacaktı. Parmak boğumlarım bembeyaz olmuştu fakat Namjoon beni uyarana dek bunun farkında bile değildim.

Bedenim burdaydı fakat aklım tamamiyle Jungkook'taydı. Zihnim bozuk bir kaset gibi, Jungkook'un kaçırıldığı andaki korku dolu bakışlarını gözlerimin önünde oynatıp duruyordu. Büyük ve parlak gözlerinde yer edinen endişeyi hayal ettikçe kalbim sanki son nefesimi verecekmişim gibi göğüs kafesime baskı uyguluyordu.

Sadece zihnimin içindeki hayali dahi beni böyle darma duman ederken, onu o halde gördüğümde dayanamayacağımı biliyordum. Jungkook benim zayıf noktamdı. Zayıf noktamın bu denli güzel olması da, diğer insanlara tanrının adaletesizce davrandığını düşündürdüğüne yemin edebilirdim.

Direksiyondaki ellerimden birini yavaşça gevşettiğimde, sıktığım eklemlerimde yoğun bir acı hissettim. Sızlayan elimle saçlarımı sıkıntıyla geriye doğru iteteledim ve ciğerlerimden havaya doğru derin bir nefes verdim. Jungkook'un şu anda ne halde olduğunu düşündükçe, camı sonuna kadar açık arabadan içeriye esen rüzgar ciğerlerime yetmiyordu. Üzerine oturduğum rahat koltuk dahi, sivri iğnelerin üzerine oturmuşum gibi beni rahatsız ediyordu.

I Want Only You | Taekook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin