1

146 12 24
                                    

 Lüks apartmanın girişindeki geniş mermer merdivenleri hızlıca adımlayıp adımlarımı asansörün olduğu yöne çevirdim. Sessiz binanın içinde ayakkabılarımdan çıkan sesler yankı yaparken demir kapının ince bir gürültüyle açıldığını duymamla adımlarımı biraz daha hızlandırdım. İki elimle tuttuğum karton pizza kutusunu tek elime geçirip asansörün düğmesine bastığımda zemin katta olduğu için kapı yavaşça açıldı. İçeri adımlayıp on ikinci katı ardından da kapıyı kapatma düğmesine bastım. Günün son teslimatını da yapıp eve olabildiğince çabuk gitmek istiyordum. 

 Kapının kapanmasına az bir kısım kalmıştı ki hızlı adımlarla uzun koridorda olduğum yöne doğru gelen çocuğu gördüm. Elimi ani bir refleksle kapının önüne koyduğumda kapı metalik bir sesle durmuş ve geri açılmıştı. Asansör kabininin içinde ayağımı sürüyerek kendimi köşeye yerleştirdiğimde çocuk da kabine varmıştı. İki dudağının kenarındaki küçük -ve oldukça şirin- gamzelerini göstererek güzel bir gülücük sundu bana. Ardından kulağındaki kulaklığın tekini çıkartıp 'Teşekkür ederim' dedi nazikçe. Ben de bir tebessümle karşılık verdim.

 Çocuk on sekizinci katı tuşladığında asansörün kapısı kapandı, yavaşça hareket etmeye başladı. İçeride oldukça sıkıcı, hafif bir müzik çalıyordu. Bilirsiniz; lüks rezidanslarda çalan klasik asansör müzikleri. Henüz ikinci katta olduğumuzu görünce çocuğu incelemeye koyuldum. Hafif buğday rengi tenine, giydiği haki yeşili bomber ceket uyum sağlamıştı. Hafifçe keskin bir çene kattı, heykeltıraş elinden çıkmış kadar düzgün bir burnu vardı. Boyu benden birkaç santim uzundu sanırım. Açık kahve saçları hafif dalgalı, biraz da özensiz gözüküyordu aslında ama ona yakışmıştı. Açık konuşmak gerekirse oldukça çekiciydi.

 Ona süzdüğümü hissetmiş olacak ki telefonuna bakarken olduğu yerde rahatsızca kıpırdandı. Bunu görünce utanarak bakışlarımı ondan çektim, aptal Yoongi! İnsanlar durup dururken ayı gibi süzülür mü hiç? Gözümü biz katlarda yükseldikçe üzerinde ince bir kırmızı ışığın yanıp söndüğü rakamlara diktim. Beş, altı, yedi, sekiz... Asansör kabininin altından bir gürültü geldi. Üstümüzde yanan üç büyük beyaz ışıktan ikisi aniden söndüğünde kalbimin göğüs kafesinden çıkıp dışarı fırlamak üzere ağzımın içinde attığını hissettim. Asansör hafif bir sarsıntıyla olduğu yerde kaldı. Sıçtın Min Yoongi, sıçtın!

 Önümde duran çocuk kulaklıklarının şimdi ikisini de çıkarmış, artık düzgün aydınlanmayan küçük asansörün içinde bir sağa bir sola şaşkın gözlerle bakınıyordu.

"Ah, asansörde kaldık sanırım?" dedi içinde biraz gerginlik barındırdığı anlaşılan bir sesle. Bense iyice duvarın dibine sinmiştim. Ortam gittikçe kararırken güçsüzleşen dizlerim beni taşısın diye sırtımı arkamdaki aynaya yasladım. Sakin ol, sakin ol...

 Çocuk elini yavaşça metal kapıya bir iki kez tıklattı. Adını bilmediğim birilerinin ismini seslendi birkaç kere. Tam duyabildiğimden emin değilim, kulaklarım uğuldamaya başlamıştı. Dizlerimdeki gücün tamamen bittiğini anladığımda elim arka tarafımdaki demir parçasını buldu. Pizza kutusu ellerimin arasından kayıp yeri boylarken çocuğun dikkati bana çevrilmiş olacak ki arkasını döndü. Bense üzerime gelen duvarları görmemek için yere bakabiliyordum sadece.

"Hey! Siz... Siz iyi misiniz?" diye sorduğunu duyabildim güçlükle ama ona cevap veremedim. Nefesim sıkışıyordu, kalbimin gümbürtüsü kulaklarıma ulaşırken sadece, sadece buradan çıkmak istiyordum. Çaresizce etrafıma bakınmaya başladım.

"Bak tamam, kurtulacağız buradan tamam mı? Apartman görevlisini tanıyorum, o bize yardımcı olacaktır." dedi çocuk artık düpedüz endişe kokan sesiyle. Sesi kulaklarıma ulaştı fakat dediklerini hayal meyal duyuyordum. Buradan çıkmam gerek, buradan çıkmam gerek, buradan... Bedenimin soğuk terler dökmeye başladığını hissettim, vücudumdaki bütün kanın çekildiğini ve kaskatı kesildiğimi hissetmeye başladım. Bu lanet yer gittikçe küçülüyor!

Elevator | SopeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin