Aynadaki yansımamla göz göze geldiğimde üfledim. Artık kabullendiğim ve tuhaf bir şekilde memnuniyet duyduğum o beyaz kız, doğrudan bana bakıyordu.
Barışmıştım......kendimle yani......şuanda gördüğüm beni kabul etmiştim.
Aaa tüm bunlar bir saçmalık!
Aslında tam olarak öyle değil!
Yani kabul ettiğim kendim değilim.
Lanet olsun!
Sadece değiştiremeyeceğim şeyleri kabul etmeyi öğrenmiştim. Benimkisi tam anlamıyla bir boyun eğmekti.
Beyazlığıma yenilmek
Evet, doğru kelime buydu, beyazlığıma yenilmiştim.
Ben Alaca Tekin, yaşım 18, özetlersem bir albinoyum. Bu sebeple kaşım, gözüm, tenim, her bir zerrem beyaz.
Beyazdan nefret ettiğimi söylemiş miydim?
Bu sebeple kalçalarıma kadar gelen düz saçlarımı altın sarısına, kaşlarımı da bir kaç ton daha koyu sarıya boyuyorum ki, ölü beyazlığım biraz kırılsın. Tabi birde kirpiklerim var, tam bir baş belası olmaları dışında oldukça uzunlar, onları da kirpik boyası ile koyulaştırıyorum. 1,65 boyunda 49 kilo olan ben sürekli siyah giyinen, basit bir kızım. Haa birde beni tanırken bilinmesi gereken en önemli şey, yalnız olduğum.
Edirne sınırında terk edilmiş olarak bulunmuşum. Sanırım ailem benim beyazlığıma dayanamayarak beni terk etmiş. Belki de ölmemi istemişler, o kadar ıssız bir yere bırakıldığıma göre. Devriye gezen polisler tarafından bulunmuş, sonrasında da yetimhaneye postalanmışım.
Hayat işte!
Bir çok sağlık sorunumun olduğundan okula geç gittim. Bu sebeple 18 yaşında ve lise 2 öğrencisiyim. Aaaa unutmadan sesim çok güzeldir ve Çarşamba Cuma Cumartesi günleri bir rock grubunun solistliğini yapıyorum.
Ve bu hayatımdaki en güzel zamanlar... Aslında müzik benim için aşk demek, kendimi bulmak demek. Benim için şarkı söylemek bedenimi terk edip şarkıda yaşayabilmek demek. Ayrıca benim için iyi bir geçim kaynağı, iyi kazanıyorum yani, bayıldığım iç çamaşırlarımı ve saten pijama takımlarımı nereden alacağım yoksa.
Aynadaki görüntümden memnun, eşyalı olarak kiraladığım 1+1 daireyi kilitleyerek, oldukça yakın mesafesindeki okula doğru yürümeye başladım.
Yürüdükçe etrafımda değişen görüntü her seferinde beni şaşkına çeviriyordu. Eski ve kirli görünümlü binalar, her adımımda ardımda kalırken, açık renk cepheleri ile çok katlı binalar gökyüzüne dokunabilirmiş gibi uzanıyordu. Dar gelirli insanların yoğun olduğu bir yerleşim yeri olmasına rağmen, çarpık kentleşme zenginle fakiri aynı semte tıkabiliyordu.
Aaa bir hatırlama daha, artık İstanbul'dayım. Hayallerimin şehri.
Kısa süre içinde okula ulaşmıştım ki fark ettim, geç kalmışım.
Lanet olsun!
Her zaman her yere geç kalmak gibi bir özelliğim vardır ve ben bundan nefret etsem de, bir türlü terk edemediğim bir alışkanlık olup çıkmıştı.
Okulun laciverte boyanmış büyük demir kapılarından geçerken neredeyse tenha olan büyük beton bahçeyi taradım donuk mavilerimle.
Bahçenin toprak kısmına sağlı sollu ekilmiş büyük çam ağaçları geriye doğru bir çeşit koruluğa uzanıyordu. Önü beton avlu kantin olduğunu düşündüğüm camlı bir yapıyla son bulurken, arkadaki ağaçlık alanda gelişi güzel serpiştirilmiş belediye bankları hemen gözüme ilişenler arasındaydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Masumiyet
RomanceAlaca Tekin ; Bu benim, kısacık yaşamımda bana ait olan tek ve yegane şey, ama ismim kadar karışık değilim. Bembeyaz bir bedenin içine hapsolmuş, kimsesiz, köksüz 18 yaşında küçük bir kadındım ben. Masumdum, ta ki onu görene kadar, yada o bana sahip...