Araba o kadar hızlı hareket ediyordu ki, koltuğa resmen yapışmıştım. Parmaklarımla koltuğun derisini çekiştirmekten kas katı kesilmiş, bandajlı olan elim zonklamaktaydı.
"Evin ne tarafta?"
Öfkeli bakışlarımı elimden Bozok'un profiline çevirdim "Sana ne benim evimden"
"Alaca bak sakin kalmaya çalışıyorum, hangi ruh halimde olduğumu bilsen beni daha fazla zorlamak istemezsin" dediğinde gözlerimi devirdim.
"Ne yaparsın boğar mısın?" dedim "Yapmadığın şey değil"
"Sadece konuşacak sakin bir yere ihtiyacımız var" dediğinde homurdandım
"Adres?"
.........................
"O zaman Riva" dediğinde ciyakladım
"Hayır"
"Adres?"
"Seni evimde istemiyorum"
"Sadece konuşacağız?"
Omuzlarımı silktiğimde küfür ederek daha çok gaza bastı. Siktir otobana girmişti ters yön
"Nereye giriyoruz?" dedim
Konuşacağımız bir yere"
Seninle konuşacak bir şeyim yok"
"O zaman ben konuşurum sen dinlersin" dediğinde çığlık atacak noktadaydım. Nihayet sola sinyal vererek büyük blokların ve yüksek rezıdansların bulunduğu bir semte geldik.
"Neresi burası?" diye sordum endişeyle
Güvelikten geçerken yavaşladığı için benden tarafı döndü
"Evimiz"
Evimiz!
Evimiz demişti dimi o. Yani ben yanlış duymamıştım.
"Ben gelmiyorum" dedim kollarımı göğüs altında birleştirerek, lanet çantam yoktu, telefonum yoktu, hatta param bile yoktu.
Arabayı daireler için ayrılmış bölüme park edip indi ama ben inmedim hala kollarım bağlı oturuyordum. "İnecek misin seni taşıyayım mı?" dedi sabırsızca,
siktir git diye bağırmak istiyordum ama bağırmadım, sadece ter ters baktığımda gelip kapımı açtı ve dirseğimden tutarak çekiştirdi, haliyle ayak uydurdum. Söz konusu güç kuvvet olduğunda Bozok'la boy ölçüşemezdim. Asansöre binmeden duvarda bulunan panele 48 yazdı ve dört kapıdan biri anında açıldı.
48. kata gitmek için lütfen 3ü asansöre bininiz. Anonsla birlikte asansöre binerek seri şekilde yükselmeye başladık, yirminci kattan sonra kulaklarım tıkanmıştı oha basınç değişiyordu. Asansör tırmandıkça içim daraldı, hiç bir zaman yüksekten korkan biri olmamıştım ama küçük bir teneke kutuda gökyüzüne süzülmek başka bir şeydi.
Kalbim sıkışacakken kapılar açıldı ve 48. kat anonsu duyuldu. Sanki salaktık, söylemese anlaşılmıyordu. Bozok'un çekiştirmesiyle dar koridora çıktık, sadece iki kapı vardı.
Oha koca katta sadece iki kapı mı vardı ?
Modern tabloların asıldığı krem rengi duvarlara, kaliteli ama yapay ağaçlar eşlik etmekteydi. Bozok kapıdaki panele önce şifre girdi ardından ortaya çıkan tarayıcıya elini bastırdı ve iki saniye sonra kapı tak diye attı.
Vay canına! Eve değil Nasa'ya gelmiştik sanki.
Gri boyalı ve aynalı bir koridordan, tam cephe ışık alan salona girdiğimizde nutkum tutuldu. Etkilendim çünkü adalar komple görünüyordu. Ve salonun bir uzantısı gibi duran büyük bir teras size hoş geldin diyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Beyaz Masumiyet
RomanceAlaca Tekin ; Bu benim, kısacık yaşamımda bana ait olan tek ve yegane şey, ama ismim kadar karışık değilim. Bembeyaz bir bedenin içine hapsolmuş, kimsesiz, köksüz 18 yaşında küçük bir kadındım ben. Masumdum, ta ki onu görene kadar, yada o bana sahip...