Ertesi gün yoğun bir mail trafiği yaşayan Karaca genel merkezle görüşmüş. Okula atanan müdürün ne zaman geleceğini öğrenmişti.Bu da demek oluyordu ki geçici görevine yakın zamanda veda edecekti. Şimdilik Seda'ya söyleme gereği duymadı. Daha zamanı vardı. Ne yapacağına, nereye gideceğine dair tam karar vermeden de anlatmayacaktı hiçbir şeyi.
Öğle arasında okulun yakınlarındaki kafeye kahve içmeye gitmiş, sevdiği kurabiyelerle poğaçalardan da paket yapmalarını istemeyi ihmal etmemişti. Siparişlerini beklerken uzağında kalan çapraz masalardan birindeki çift gözüne çarptı.
Aslında hiç huyu değildi ama sarışın adamın dikkat çekici görüntüsüne bakmadan edemedi. Adana'da pek karşılaşmadığı tipte birisiydi.
Sadece Karaca'nın değil, gören herkesin göz ucuyla da olsa bakacağı biriydi.O kadar hararetli bir tartışma içindeydiler ki adam, karşısında oturan uzun siyah saçlı kadından başka kimse yokmuş gibi sesinin desibelini yüksek tonda tutuyordu.
Birden masaya vurup ayağa kalktı. Karaca'nın masasının yakınındaki kasaya doğru yürümeye başladı. Arkasından gelen kadın beline öyle bir sarıldı ki ancak dizilerde görebileceği türden bir sahne ile donup kaldı Karaca.
Kadın, uzun boylu adama arkadan sarılmış, 'gitme, nolur böyle bitirme' yalvarıp ağlıyor, adamsa öfkeden yerinde kaskatı kesilmiş, sadece; 'zaten çoktan bitmişti' diyordu.
Kadının ellerini çekmesini bekliyor, kendi bir hamle yapmıyordu. Belki kadına dokunmak bile istemediğinden belki de canını yakmaktan korktuğundan...
Tüm bu olan bitenin dışında Karaca'yı olduğu yere çivi gibi mıhlayan başka bir şey vardı. Bu, gözyaşları içinde kendini paralayan kişi Esra'dan başkası değildi.
Evet evet ta kendisi Esra Kurtuluş...
Karaca donup kaldığı yerde ayaklandı, ne yapacağını bilemedi. Gitse her zaman geldiği kafeden hesabı ödemeden kaçmış gibi hissedecek, kafe çalışanlarına ayıp olacaktı. Kalsa ne yapacağını bilemiyordu.
Esra'nın kendisini görmemesini dileyerek, öylece bekledi. Kendini farkettirmeden olan biteni izlemeyi seçti.
Adam zar zor ayrıldığı kadına hiç dönüp bakmadan hesabı ödeyip çıkıp gitmişti. Kadınsa olduğu yerde adeta yıkılmış gözyaşlarını durduramıyordu. Karaca, her ne kadar Esra ile karşılaşmak istemese de daha fazla dayanamayıp, hıçkırıklarla ağlayan, tamamen bitmiş kadının yanına gitti."İyi misiniz Esra Hanım?" dedi. İyi olmadığını o da biliyordu ama yardım etmenin başka yolunu da bulamamıştı.
Esra, belki de kendisini bu halde görmesini istediği en son kişi olan Karaca'ya sarılıp bir müddet daha ağladı.
Karaca, hiçbir şey sormadı. Sessizce kadının ağlamasını, içini dökmesini bekledi.
Esra kendine geldikten sonra konuşmaya başladı."Karaca, beni bu halde, böyle biri ile görmeni istemezdim. Nolur bugünkü yaşananlar aramızda kalsın. Azer'e bir şey söyleme yalvarırım. Gazel için... Ben her şeyi anlatacağım Azer'e."
"Esra Hanım, tabi yani ben karışamam aranızdaki meselelere. Elbette beni ilgilendirmez. Zaten Azer Bey'le de böyle bir münasebetim olamaz. Ama Gazel için dediniz. Az önce yaşananları bence eşiniz hak etmediği gibi Gazel de hak etmiyor. Belli ki ortada çok büyük bir yanlış var. Kimse için değil Gazel için susacağım. Ama siz de lütfen o masum yavrunuz için bu yanlıştan dönün."
"Karaca, çok teşekkür ederim. Sen her ne kadar beni arkadaşın olarak görmesen de bundan sonra ben seni öyle bileceğim. Söz veriyorum her şeyi düzeltmeye çalışacağım. Gazel için..."
Kadının yanından ayrılan Karaca tereddüt yaşadığı gelecek planlarında, susmak zorunda kaldığı şeyler üzerine kesin kararını vermişti.
Akşam eve döndüğünde uzun uzun olanları düşündü. Azer'in aldatılıyor olması, onu bile çok rahatsız etmişti. Bir an önce çekip gitmek istiyordu bu şehirden. Sanki gidince beynindeki savaştığı şeylerden de gidebilecekmiş gibi....
🌸🌸🌸
NOT 1: Hellöööğ, özlediniz mi notlarımı?
NOT 2: Üç bölüm birden atıyorum epey yeter size.
NOT 3: Güzel günler yakın meşaleleri yakın gençleeeeerrrr.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHTİMAL
Teen FictionKurtuluş ve Koçovalı aileleri birbirine düşman iki ailedir. Her iki tarafta da ölümler artınca Sultan Koçovalı çareyi torunu Karaca Koçovalı'yı Kurtuluş ailesinin evine esir olarak göndermekte bulur. Amaç savaşı bitirmektir. Fakat hiçbirinin aklına...