"Yarım kalan işini mi tamamlayacaksın? Amcan benden Ali'mi aldı, Yılmaz'ım aylarca hastane köşelerinde yattı. Azer'ime kavuşan kadar ne çektim bir ben bir de Allah bilir. Yetmedi mi, doymadın mı evlatlarımın kanına Karaca?" diyen ses telefonu yüzüne kapattı.Karaca olduğu yerde yığılıp kaldı. Ne kalkıp gidebiliyor, ne de hareket edebiliyordu. Kaç saat o halde ağladı bilmiyordu.
O telefonu nasıl dinleyebildim ya, yer yarılsaydı da içine girseydim diyerek defalarca kızdı kendine.
Sonunda Seda'nın araması ile kendine gelip evin yolunu tuttu. Eve geldiğinde sorgular gözlerle onu karşılayan arkadaşına Esra'yı anlattı uzun uzun.
Tabi ki Fadik Kurtuluş'tan yediği azara hiç değinmeyecekti.Seda'da ise bambaşka bir heyecanın izleri vardı ve Karaca bunu net görebiliyordu.
"Ne bu haller? Kıpır kıpırsın, sürekli gözün telefonda. Güya beni sorguya çektin ama hiç dinlemiyorsun, ha bire mesaj yazıyorsun
Bedenin burada ama ruhun nerede Seda Hanım?" dedi Karaca.Arkadaşı daha fazla dayanamayarak anlattı her şeyi.
"Karaca, iki gün önce Yılmaz'la kahve içtik. Galiba, ben tam olarak aşık oldum. İki gündür ayaklarım yere değmiyor. Sana da anlatamadım, sürekli işim var deyip erteledin beni. Ama hayatımın en güzel iki günüydü desem yeridir. Meğer daha öncekiler ergen heveslerimmiş." diyerek iç geçirdi.
Gözleri parlıyordu genç kadının. Karaca, planının tutmasına mı sevinse yoksa birazdan söyleyeceklerine arkadaşı ne tepki verecek diye endişe mi etse bilemedi.
"Çok sevindim canım benim. Yılmaz o kadar iyi bir insan ki sana hak ettiğin değeri vereceğinden hiç şüphem yok. Bir ömür boyu mutlu olun." deyip arkadaşına sarıldı.
"Sen ne anlatacaksın? Önemli gelişmeler filan demiştin. Yoksa düşündüğüm şey mi?"
"Yok, o değil. Okulla ilgiliydi. Şimdi senin haberinin yanında aşırı sönük kalır. Boşver sonra konuşuruz." dedi Karaca.
Bu gece arkadaşının moralini bozacak hiçbir şey olmamalıydı.
Mutfağa geçti, evin yakınlarında sürekli gittikleri mekanı aradı, hamburger menüsünü çok sevmişlerdi. İki kişilik söyledi ve dolaptan Seda'nın özenle seçip aldığı, en sevdiği içeceklerden çıkardı.
Yanına gelen arkadaşını görünce elindeki şişeleri kaldırıp sallayarak "Kızlar partisiiii." diye bağırdı.
Seda, arkadaşının neşesinin altında gizlediği hüznü görebilecek kadar tanımıştı Karaca'yı.
Onun bu küçük oyununa katılacaktı fakat o da aklından geçen büyük oyunu oynayacaktı.
Mutfaktaki hazırlık faslı bitince, her şeyi televizyon ve gri L koltuğun ortasında kalan büyük ahşap sehpanın üstüne götürdüler.
Karaca üzerini değiştirip yorgun bedenini, çok severek aldığı koltuğun köşesine atmış, siparişlerin gelmesini bekliyordu.
Bir yandan odanın köşesindeki sarmaşığın tavana uzanmış dallarını izliyor, diğer yandan ise aklındaki planı arkadaşına nasıl söyleyeceğini düşünüyordu.
Arada bir, koltuğun diğer ucunda dizlerini kendine çekerek yan oturmuş Seda'ya bakıyor, kucağındaki telefona gömülmüş bir halde, muhtemelen Yılmaz'la mesajlaştığını düşündüğü genç kadının haline , bir yan gülüş fırlatıp tekrar düşüncelere dalıyordu.
O benim kardeşim, bunu ona söylemeden yaparsam beni asla affetmez dedi içinden.
Yarın her şeyi anlatacaktı ama bu gece olmazdı. Bu gece onun neşesine gölge düşürecek bir şeyi asla yapmayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
İHTİMAL
Novela JuvenilKurtuluş ve Koçovalı aileleri birbirine düşman iki ailedir. Her iki tarafta da ölümler artınca Sultan Koçovalı çareyi torunu Karaca Koçovalı'yı Kurtuluş ailesinin evine esir olarak göndermekte bulur. Amaç savaşı bitirmektir. Fakat hiçbirinin aklına...