|| Four ||

106 24 39
                                    

"Tek kelime ile... İnanılmaz..."

Seonghwa etrafını incelerken ağzından çıkan sözlere dikkat etmemişti zira cennetin ortasında gibiydi şuan. Masmavi gökyüzü ve araya bezenmiş bulutlar, parlak canlı yemyeşil ağaçlar ve arada koşuşturan küçük büyük fark etmeksizin bir sürü hayvanlar vardı.

Burası tek kelime ile mükemmeldi...

"Sana demiştim~" dedi hongjoong şirin bir şekilde. Seonghwa ise gencin sesini dahi işitmemişti, zira büyülenmekle meşguldü. Derince içine çekti bu temiz havayı ve gülümsedi.

Tuhaf... ev gibi hissettiriyordu...

"Evim evim, güzel evim." diyerek gülümsedi hongjoong ve sırtındaki pelerini çıkarttı. Sonra da eldivenini çıkarıp pelerinini tek dokunuşta kar tanelerine çevirdi ve elinde kalan taneleri üfleyerek uçurdu.

"Şimdi nereye gideceğiz?"

Hongjoong, seonghwa'nın sorusu üstüne başını hafifçe salladı. "Seni okula götürüp hemen kayıt ettirmeliyiz. Bugün kayıtların son günü, değil mi yuna-yah?-" ses gelmeyince etrafında gözlerini gezdirdi ve "-Yuna?" diye tekrar seslendi.

"İsmimi ezberlemeye mi çalışıyorsun joong? okula gidiyorum hadi..."

10 adım ileride olan yuna konuştuktan sonra parlak kırmızı saçlarını savurarak geri dönmüş ve okul istikametine doğru yürümeye başlamıştı. Hongjoong tam yürümeye başlayacaktı ki, seonghwa'nın titrek nefesini işitti ve ona döndü. "Bir sorun mu var?"

Seonghwa hafifçe tebessüm edip " Bir gecede tüm hayatım kökünden değişti... açıkçası biraz endişeliyim." diyerek izah etti içindeki korkuyu. Evet, biraz gergindi ve başına gelecek şeylere karşı savunmasızdı şuan. Lakin...

"Güven bana, seni hiç yalnız bırakmayacağım. Tamam mı?"

Ona elini uzatan mavi saçlı genç ile endişesi birnevi dinmişti. Hongjoong'un elini yavaşça tutmuş ve tebessüm edip "Teşekkür ederim hongjoong...cidden..." Demişti mahçup bir biçimde.
Hongjoong ise kıkırdamış ve "Hadi vakit kaybetmeden gidelim." Deyip yürümeye başlamıştı.

***

"İşte geldik!" Dedi heyecanla mavi saçlı genç. Üstünü başını düzeltti ve tişörtünü çırptı güzelce. Sonra da seonghwa'ya döndü ve aynı şekil, onunda üstünü düzeltti. Sıra saçlarına geldiğinde hongjoong, seonghwa'yı ensesinden tutup yavaşça aşağı çekti. Siyah dağılan saçlarını parmaklarıyla düzeltmeyr başladığında seonghwa nefesini tutmuş ve kalp atışlarının duyulmaması için tanrıya yalvarmıştı...

"Oldu, gözlerini açabilirsin~"

Seonghwa kapalı olduğunu fark etmediği gözlerini açtı ve büyükçe yutkunup "Teşekkürler." Demekle yetinmişti. Birlikte kapıdan içeri girdiklerinde ise seonghwa tekrardan şok üstüne şok geçirmişti....

"Tanrım...burası ne kadar da...kalabalık..."

Seonghwa etrafında gezen yüzlerce wonderland koleji öğrencilerini süzüyor ve her seferinde ağzı açık kalıyordu. Bu sırada ise onları gören öğrenciler ise bir elini alınlarına götürüyor sonra da birbirlerine uzatarak "Günaydın." Diyorlardı. Alınlarına dokundukları an orada beliren parlak iz ise iyice merak konusu olmuştu genç için.

"Wonderland koleji bu diyardaki tek okuldur. Bu yüzden fazla kapsamlı ve kalabalık. Okul öncesi eğitim, görgü kuralları, temel mstematik, fizik, edebiyat ve felsefe gibi temel bulguları zihnimizde sağlamlaştırıp kendi gücümüzü keşfettikten sonra hepimizi bölümlere yerleştiriyorlar. Bedeni ilr ilgili bir gücü olanlsr başka bir bölüm, element kullanıcıları için başka bir bölüm ve telekinezi, rüya kontrolü geçmiş ve geleceği görme gibi güçler için farklı bir bölü-"

Wonderland || Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin