- Gecikme için üzgünüm değerli yıldızlarım.
Keyifli okumalar -
.
."Wooyoung?"
Siyah saçlı genç yavaşça kar tanesi tenli çocuğun omzuna dokunmuş ve soran bakışlarla gülümsemişti. Odanın içinde derin bir sessizlik vardı. Wooyoung şirin bir şekilde gülümseyip; "Merhaba seonghwa~" dedi. Seonghwa yavaşça küçük olanın yanına oturdu ve kucağına bir yastık alıp eldivenleri ile oynamaya başladı.
"Şey, sana sormam gereken şeyler var...hongjoong ile ilgili..."
Tüm kanın yanaklarına toplandığını hissetti genç. Wooyoung ise, gencin derdini anlamışcasına gülümsedi ve elini büyük olanın omzuna koydu.
"Ağabeyimi nasıl baloya davet edeceğini soracaksın değil mi?"
"Nereden anladın?"
Wooyoung yatakta hareket etti ve tüm bedenini seonghwa'ya döndürüp derin bir iç çekti. "Anladım çünkü ben hongjoong'un gözyaşlarından olmayım. Onun ne hissettiğini anlayabilirim. Anlaşılan o da senin teklif etmeni bekliyor~" dedi. Seonghwa şaşkınca wooyoung'u dinledikten sonra wooyoung ; "Ayrıca çok belli ediyorsunuz." Deyip kıkırdamaya başladı.
Seonghwa ellerini yüzüne götürdü ve utancını gizlemeye çalıştı. Bariz belliydi, kim hongjoong'dan feci hoşlanıyordu.
"Pekâlâ, öncelikle; sungchan'dan önce davranmalısın. Çünkü sungchan ağabeyimden ayrılalı çok olmadı ve yine onu elde etmek için binbir takla atacaktır eminim ki..."
"Bu sungchan ile ilişkileri nasıldı?"
Wooyoung derince iç çekti ve ellerini kucağına çekip "Bunu sana anlattığımı ağabeyim bilmeyecek tamam mı??" Dedi. Gerçekten de kötü şeyler yaşanmış olmalı diye düşünmeden edemedi büyük olan. Zaten birkaç kere görmüştü o sırığı ve gözü hiç tutmamıştı...
"Sungchan kendisinin pohpohlanmasına bayılan ve aşırı takıntılı bir pisliğin önde gideni. Kendisi aldatmakta özgürdür ama ona böyle bir şey olursa yaoan kişinin dünyasını başına yıkacak kadar yüzsüz biri o..."
Anlatırken yüzünü buruşturup duruyordu genç olan. Gerçekten de sungchan'dan hoşlanmıyordu. Kızların gözdesi olsa bile sungchan pisliğin tekiydi.
"Sekiz ay önce çıkmaya başladı ağabeyimle. İlk üç ay her şey harikaydı. Sungchan ağabeyime sürprizler yapıyor, onu tatlı hediyeleri ve sözleriyle mutlu ediyordu. Ancak işler sungchan'ın ağabeyimi kısıtlaması, onu sürekli kötü bir şekilde manipüle etmesi ve ağzına geleni söylemesiyle değişti. Abim fark etmese de bu onu içten içe çürüttü. Ve sungchan dediğine göre ağabeyim onu aldatmış-"
"-Her şeye inanırım ama hongjoong'un bunu yapacağına asla inanmam."
Wooyoung kıkırdadı ve başını salladı. "O ilişkiden sonra ağabeyim kimseye güvenmemeyi tercih etti ve sungchan'dan herkesin önünde ayrıldılar. Şimdi ise sungchan, ağabeyimin peşinden koşuyor..."
Seonghwa tüm dinledikleri karşısında yavaşça başını salladı. Wooyoung bir anda ciddileşti.
"Sen hongjoong'u murlu edebileceğine inanıyor musun seonghwa. Ağabeyimi sana emanet edebilirim değil mi? Zira çok yaralandı. Daha fazla canının yanmasına müsaade etmem, ettirmem."
Tehdit vâri sesi ile seonghwa'nın yüzünde emin bir gülümseme oluştu.
"Evet, kendime ve umuduma güveniyorum wooyoung. Hayatımı kurtaran kişiye onu üzmek gibi bir nankörlük yaparsam, önce kendi canıma kıyarım..."
Hongjoong'un aşka olan güveni feci şekilde sarsılmış olsa da; siyah saçlı genç bunu geri getireceğini düşünüyor, inanıyordu. Umudu yeni filizlenmiş bir tohum kadar tazeydi, parlaktı. Kanlı ay'ın ona yardım edeceğine dair tek bir şüphesi bile yoktu. Hongjoong sonunda mutlu olacaktı...
Ama bu mutluluk ne zamana kadar sürecekti?
***
"Efendim...size iyi haberlerle geldim."
Genç, pelerinin şapkasını hafifçe indirdi ve önünde durduğu gümüş boy aynasına baktı. Bir anda bir yüz belirdi aynada. Bu...kral jaemin'den başkası değildi. Siyah saçları, kırmızıya çalan gözleri ve saçlarının zıttı, ölü gibi beyaz teni ile ondan başkası olabilir miydi?
"Bu kadar çabuk geleceğine inanmıyordum sungchan. Nasıl haberlerle geldin çok merak ettim doğrusu, zira aylardır benim için çalışıyorsun fakat bir işe yaramadın..."
Zehirli sesi durdukları koca odada yankılanıyordu. Sungchan eğdiği başını hafifçe kaldırdı ve sinsice sırıttı.
"Kanlı ay yaklaşıyor efendim, gücünüze güç katacağına şüphem yok. Laâkin hala birini kandırabilmiş değilim... Bunun için zamanı bekliyorum sadece. Bana bu sırada bahşedeceğiniz gücü sabırsızlıkla bekliyorum."
Jaemin karşısında sinsice sırıtan çocuğu taklit ederek sırıttı ve "Sana vereceğim gücü sadece bir kez kullanabileceğini biliyorsun değil mi?" Dedi. Sungchan başını salladı. Bu yükün altına girecekti, ucunda bedel ödeyecek olsa bile...
"Sana şekil değiştirme gücü veriyorum jung sungchan. Şeklini almak istediğin kişiyi bir kez öpmen gerek sadece."
Aynanın içinden çıkmaya başlayan kırmızı parlak hüzmeler, gencin etrafında dönüp doğrudan göğsünü hedef alıyor ve bedeninden içeri giriyordu.
Tüm hüzmeler sungchan'ın bedeninde yer edindiğinde, genç adam hafifçe kıkırdamış ve "Şimdiden daha güçlü hissediyorum..." Demişti.
"Unutma, sadece bir kere kullanabilirsin gücünü. Kandıracağın kişiyi buraya getirmen yeterli. Gerisini ben hallederim.."
"Aynanın içindeki girdaba girdiği an, siz dışarı çıkmış olacaksınız."
"Ve sonsuz karanlık geri gelmiş olacak! Kâbuslar tekrar gün yüzüne çıkacak!"
Kirli kahkahası ile tüm odayı doldurdu jaemin. İntikam günün yaklaştığı her saniye, daha da şehvetleniyor, daha da güçleniyordu.
"Ben buradan kurtulduğum zaman, sevgilim de serbest kalabilecek. Ve tekrardan hükmümüz ile wonderland'i feryada boğacağız. Herkes önümüzde diz çökecek! HERKES!"
Odanın içinde birden şimşekler çakmaya başladı. Bu kara şimşekler kanlı ayın habercisiydi. Ve daha bunlar başlangıçtı...
✨✨✨
Bu bir geçiş bölümü değerli atiny'ler,
henüz ana kaosa geçmiş değiliz.
Gecikme için tekrardan üzgünüm.
Hepinize sağlıklı günlerrr~~-Rigel🌠
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonderland || Seongjoong
FanfictionDünya ile tek bir bağlantısı olan cesaret nehri lethe'yi geçebilenler ve vicdanının parlattığı sarı yosunları takip edebilenler bulabilir Wonderland'i... [Ana Ship: Seongjoong] ©Rigel🌠