"Evet, şimdi nereye gidiyoruz?"
Hongjoong seonghwa'nın sorusu ile ona döndü ve "Dediğim gibi, sarı yosunları takip etmeliyiz. Ama önce" dedi. Cebinden iki küçük şişe çıkardı. Ve birini siyah saçlıya uzattı. Seonghwa merakla bir şişeye bir de hongjoong'a bakıyordu.
"Bunu içmelisin."
Şaşkın bakışlarla şişenin tıpasını açtı ve içinde yüzen parlak mor sıvıya baktı. Burnunu şişenin ağzına götürüp iki kere kokladıktan sonra yüzünü buruşturdu ve yüzünden uzaklaştırdı küçük şişeyi.
"Ugh! Ben bunu içmem! İğrenç kokuyor!!"
Hongjoong derin bir iç çekip "Çocuk musun sen?!" Diye sitem ettiğinde, seonghwa dudaklarını büzmüş ve sinirle burnundan vermişti nefesini.
"İç onu park seonghwa. Yoksa asla gidemeyiz evimize. Tamam mı?"
Seonghwa gözlerini devirip "Peki!" Dedi. Ve iki parmağı ile burnunu tıkayıp mor sıvıyı içti. Şişeyi zar zor bitirdiğinde ise dilini dışarı çıkardı ve "Dilim acı çekiyor!" Dedi peltek bir şekilde.
Hongjoong ise siyah saçlının dediklerine kıkırdadı ve hiç iğrenme tepkisi vermeden şişeyi tek dikişte bitirdi. Son yudumunu da midesine gönderdiğinde hafifçe burnunu kırıştırdı ve şişeyi bir tarafa fırlattı.
"Şimdi elini kalbinin üstüne koy."
Elini sol yanına yavaşça dayadı siyah saçlı. Mavi saçlı genci taklit etti ve gözlerini kapattı. Sonra tekrardan hongjoong'un sesini duydu.
"Wonderland'ın kapıları, açılır vicdanımla. Lethenin merhameti yol gösterir bana."
Üç kere tekrarladı söylediği beyiti. Bitirdiğinde ise seonghwa kalbinde şiddetli bir ritim bozukluğu hissetti. Kanı çekiliyor, içi titriyordu gencin. Yüreğini kasıp kavuran korku ile sabretmeye çalıştı. Hongjoong ona seslenene dek gözlerimi açmadı. Az sonra zihnindeki kasılmalardan kurtuldu. Ve derin bir nefes verdi genç.
"Seonghwa~"
Hongjoong'un şefkat dolu sesiyle gözlerini araladı genç. Yerde, kayaların ve ağaçların üstünde parlayan parlak sarı şeyler ile gülümsemesi büyüdü ve sevinçle çığlık attı.
"Başardık, başardık!!"
Kollarını yanında onu gülerek izleyen çocuğa sardı ve mavi saçlının ayaklarını yerden kesip etrafında bir kez döndürdükten sonra gülümseyen gözlerle kolları arasındaki çocuğa baktı. Ancak yaptığının farkına vardığında ayak tırnağından yüzünün her köşesine değin kırmızılara boğuldu. Tedirgin hareketlerle geri çekildi ve elini ensesine götürüp "Affedersin, fazla tepki verdim." diyerek izah etti.
İzahı olmayan şeyleri de kendisine sakladı...
Mavi saçlı genç kıkırdadı ve "Sorun değil, ilk sefere göre vicdanın fazla yüce görünüyor. Baksana; yosunları hiç bu kadar parlakken görmemiştim." dedi. Seonghwa'da onu onayladı ve sanki tüm lanet hayatı boyunca özgüvenli bir çocukmuş gibi önden yürümeye başladı.
Attıkları her adımda yeni bir yosun daha parıldıyor, onlara yol gösteriyordu. Seonghwa'nın korkusuz adımları ve profesyonel bir tırmanıcıymış gibi rahat tavırları hongjoong'u şaşırtmış olacak ki hayretler içinde konuştu genç.
"Ormanda yürümeyi seviyorsun anlaşılan~"
Seonghwa onu onayladı. Elindeki sopa ile önlerinde gizli bir tuzak ya da bataklık var mı diye kontrol etmeye devam ederken "Küçükken öylesine zorbalığa uğrardım ki, ortaokulun yarısında okula gitmeyi bıraktım. Ve her gün ormanlarda dolaşmaya başladım. Tarzan gibi~"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Wonderland || Seongjoong
FanfictionDünya ile tek bir bağlantısı olan cesaret nehri lethe'yi geçebilenler ve vicdanının parlattığı sarı yosunları takip edebilenler bulabilir Wonderland'i... [Ana Ship: Seongjoong] ©Rigel🌠