|| Eight ||

78 20 45
                                    

"Burası da neresi?"

Seonghwa rutubetli duvarla arasındaki onlarca kitaba ve kasetlere bakarak sordu. Burnunu kaşındıran tozdan kaynaklı kendini rahatsız hissediyordu.

"Aradığımız sorunun her cevabı burada saklıymış kun'a göre." Dedi mavi saçlı genç. "Geri çekil, deneyeceğim şeyin bir garantisi yok."

"Bekle, ne-"

"-Sessiz ol! Odaklanmalıyım."

Seonghwa iki eliyle ağzını kapattı ve endişe ile geriledi. Hongjoong derin bir nefes verdi ve ellerindeki eldivenleri çıkarıp yere bıraktı yavaşça. Gözlerini kapattığı an ensesindeki tuhaf işaret ışıklanmaya başlamıştı. Ellerini birleştirdi ve sesli bir şekilde konuştu.

"Yüce Ivan'ın gözü, yol göster bana."

Etraflarını ışık hüzmelerinden oluşan bir çember sarmıştı. Mavi saçlı gencin ayakları yavaşça yerden kesilirken, saçları uçuşup duruyordu. Seonghwa ise her şeyi hayretle izliyordu...

Birkaç saniye içinde hongjoong'un alnından bir ışık hüzmesi çıktı ve önlerinde koca bir göz belirdi. Hongjoong alnından boncuk boncuk dökülen terle kendini yere bıraktı ve dizlerinin üstüne düşüp soluklanmaya çalıştı.

Siyah saçlı oğlan anında kendini kısa olanın yanında buldu ve küçük bedeni kendi omuzlarına yaslayıp rahatça nefes almasını bekledi. Hongjoong birkaç saniye nefeslendikten sonra yavaşça doğruldu ve seonghwa'nın elini tuttu, birlikte yavaşça ayağa kalktılar.

"İyisin değil mi?" Diye endişe ile sordu siyah saçlı genç. Hongjoong başını olumlu anlamda salladığında, seonghwa uzun kollusunu çekiştirip mavi saçlının alnındaki teri silmek için elini onun alnına götürdü. Yavaşça tüm ter damlalarından kurtuldu.

"Teşekkürler~"

Seonghwa gülümsemekle yetindi. İkisi de çıkan kocaman göze odaklandılar. Koca göz birden göz kapaklarını hızla açtığında ikili korkuyla irkildi. Beyaz irisden başka birşey görünmüyordu şimdilik. Ancak hongjoong göze doğru bir adım attı.

"Ona dokunacağım..."

"Hayır hongjoong bunu-...dokundu..."

Hongjoong parmağını göze dokundurduğu an gözün içinde sırasıyla resimler belirdi. Bir kitap, bir şövalye, bir kristal parçası ve bir taç. "Büyü kitabı, kraliyet koruması...diğer ikisi ne anlama geliyor bilmiyorum." Diye söylendi mavi saçlı genç. Başını hafifçe kaşıdı ve sinirle gözlerini kapattı.

"Bu resimlerin anlamları ne?"

"Bunları...bunları bulmamız gerekiyor. Wonderland'ı karış karış aramalıyız. Ama nasıl?"

Koca gözden bir ses geldi bir an.

"Aradığını bulmak istiyorsan, yüreğinin derinliklerine gömülü hazineye ulaşmalısın"

Göz küçük bir baloncuğun patladiği gibi patlayıp, pırıltılar bırakarak yok oldu...

Mavi saçlı genç düşen pırıltıları yanında getirdiği küçük tüpün içine koydu. Ve tüpün tıpacına serçe parmağını değdirerek tıpacı mühürledi.

"İşimize yarayabilir. Bunu, jongho'ya verdiğimde ne içerdiğini ve ne işe yaradığını bulabilir."

Seonghwa şaşkınlıkla mavi saçlıya tekrar döndü."Jongho da kim?". Hongjoong gülümseyerek "Yeosang'la tanışmıştın. Jongho onun erkek arkadaşı ve aynı zamanda ruh eşi." Dedi. Ardından sözüne devam etti. "Büyü kitabı yıllar önce kayboldu, aynı şekilde taç da öyle. Kraliyet mensuplarının hepsi öldürüldü ya da hafızaları silinip sürüldüler. Ama kristal parçasının anlamı ne?..."

Wonderland || Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin