|| Seven ||

85 21 37
                                    

"Günaydın çocuklar!"

Mor gözlü çocuk yanında duran onunla aynı boyda olan çocuğun elini tutmuş ve seongjoong ikilisinin yanına oturmuştu. Seonghwa sıcak bir gülüşle ikisini de selamladı. Ancak hongjoong elini alnına götürüp sessiz bir selam vermeyi tercih etti. Kafası biraz doluydu gencin. Nedenini kimse bilmiyordu.

"Sizi tanıştırmak istedim. Mingi, benim ruh eşim."

Mingi hafifçe gülümsedi ve kırmızıya çalan gözleri ile hafifçe gülümsemiş ve elini tutan mor gözlü çocuğa bakmıştı.

"Cidden mi?? Ruh eşin olduğunu nasıl anladın??" Diye atıldı hongjoong. Belli ki ruh eşi wonderland'de önemli bir şey diye düşündü siyah saçlı genç. Zira mavi saçlı gencin merakla ışıldayan gözlerinin başka bir anlamı olamazdı değil mi?

"Bir saniye, ruh eşi derken? Ruh eşi saçmalığına inanıyor musunuz?" Diye sordu sonunda seonghwa. Bir şey öğrenmek istiyordu. Bekle bir saniye... Seonghwa bunu dışından mı söylemişti?!!

"Tanrım! Çok özür dilerim!!"

Seonghwa utançla yüzünü kapattığında masada oturan herkes kıkırdamaya başlamıştı. Yunho ise gözlerini kapatarak "Üzgünüm, lenslerimi takmayı unuttum bugün. Yedekleri yanımda, bekleyin." Diyerek arkasını döndü.

"Bu da neydi şimdi? Onun gücü-"

"Onun gücü bu. İnsanlar gözlerine baktığında içinden geçenleri söylüyorlar istemsizce."

Hongjoong gülümseyerek olanları seonghwa'ya izah ettiğinde, siyah saçlı genç anladığının göstergesi olarak başını salladı. Mavi saçlı kıkırdayarak tekrar ona döndü ve "Ruh eşlerine inanmıyoruz, onları gerçekten buluyoruz biz." Dedi.

"Nasıl yani?"

"İşte, bir çift eğer birbirlerine yakın hissederse ve çıkmaya başlarsa; ilişkilerinin yaşandığı dönemdeki en hayati olay ile onların ruh eşi olup olmadıkları anlaşılır. Örneğin; ilk öpücük veya ilk sevişme gibi. Ancak bazı istisnalar vardır ki, onların bir ilişkiye başlamalarına vesile olan olay bile ruh eşlerini ortaya çıkarabilir." 

Seonghwa başını hafifçe salladı. Ancak hala soru işaretleri vardı kafasının içinde. Tekrar merakla atıldı. "Peki ruh eşi olduğunuzu nasıl anlıyorsunuz?"

Yunho gülümsedi:  "Anladığın an zihninin içine bir görü geliyor. Ruh eşinle yaşadığın bir anı yani." Dedi.

Seonghwa o an bir şey fark etti. Mingi, neden hiç konuşmamıştı? "Mingi sen bir şey söylemek ister misin?" Dedi nazik bir biçimde. Ancak mingi'nin suratı düştüğünde yunho onun dudağına uzun bir öpücük bıraktı. Bu minginin gülüp daha fazlasını ister gibi baktığında yunho masum olduklarını düşündüğü bir öpücük başlattı. Bu sırada ise hongjoong seonghwa'nın kulağına yaklaştı. "Şimdi özür dile, ben sana sonra ne olduğunu anlatırım tamam mı?" Diye fısıldadığında siyah saçlı genç başını salladı.

"Afedersin mingi- yah, bilmiyordum."

Mingi yunho'dan ayrıldı ve gülümseyip başını hafifçe salladı. Yunho ise ayağa kalktı mingi ile birlikte. El salladı seonghwa ve hongjoong'a.

"Biz sizi daha fazla tutmayalım, tarih dersine geç kalacağız yoksa. Balo da görüşürüz!~"

"Balo mu? Ne balosu?"

Yunho gülümsedi ve "Tabiki de kanlı ay balosunda. Yüz yılda bir yapılıyor. Kanlı ay, seçtiği bir çifti o an ruh eşi ilan eder ve dans ettikleri an üstlerinde onlara ışık olur." Diye izah etti. Sonra ise hongjoong'a dönüp "Dikkatli ol, sungchan yine sana balo için teklif edecek gibi duruyor." Deyip kıkırdadı.

Mavi saçlı gencin suratı duyduğu isimle asılmış ve derin bir iç çekmesine sebep olmuştu. "Sungchan da kim?!" Diye atıldı tekrardan siyah saçlı genç. Şok üstüne şok yaşıyordu. Hongjoong bıkkınlıkla cevap verdi.

"Eski sevgilim..."

Seonghwa bu konuyu daha fazla deşmemeye karar verdi ve başını sallayıp yunho ve mingi ikilisine el sallamıştı. Onlar seongjoong ikilisini geride bıraktıklarında seonghwa soran gözlerle : "Mingi neden konuşmuyor ve ben ne için özür diledim?"

Mavi saçlı genç sandalyesini tamamen seonghwa'ya döndürüp hafifçe gülümsedi. "Mingi'nin babası yüce ruhlar tarafından cezalandırıldı. Cezası ise, onun kanını taşıyan herkes, yüce ruhların merhametini kazanana dek konuşamaz."

"Ne için cezalandırıldı?"

"Bunu sana anlatmam için seni bir yere götürmem gerekecek."

Seonghwa gülümsedi, hafifçe kıkırdadı ve; " Okul açılalı neredeyse bir ay oldu hongjoong, derslere girmeliyiz. Başka zaman-" sözü kesildi bir anda . Hongjoong ise kendisinden emin bir şekilde işaret parmağını siyah saçlının dudaklarına bastırmış ve susmasını sağlamıştı.

"Nereden geldiğimizi öğrenmek istemiyor musun hwa? Gerçek tarihimizi, kulaktan dolma bilgiler olmadan... Hm??"

Seonghwa derince iç çekti ve elini mavi saçlı gence uzattı. "Beni nereye götürüyorsan götür bücür..." Dedi şaka ile karışık. Hongjoong ise gülümsedi, seonghwa'nın elini yakaladığı gibi çekiştirerek kafeteryadan çıkardı onu. Bilmedikleri koridorlardan geçtiler ve seonghwa'nın bodrum olduğunu düşündüğü yere geldiler.

"Bodrumda ne yapıyoruz??"

Hongjoong bir şey hatırlamaya çalışır gibi gözlerini kapattı, sonra da geri açtı ve seonghwa'ya döndü. "Gücünü kullanıp kapıyı erit." Dedi. Seonghwa endişe ile geriledi ve "hayır...hayır hayır hayır bunu benden yapmamı isteme. Hayır..." Diyerek sayıklamaya başladı. Hongjoong, siyah saçlı genci omuzlarından tuttu ve gözlerinin en derinine baktı.

Ona duyduğu güveni aramaktaydı...

"Ben buradayım, bir şeyler ters giderse her şeyi düzelteceğim. Sana söz veriyorum hwa~"

Seonghwa derince yutkundu. Hongjoong'a ölesiye güveniyordu. Tekrar sözünü tutacağına en içten duygularıyla inanıyordu.

Buna aşk da dahildi. Onların haberi olmasa da...

Titreyerek taktığı eldivenleri çıkardı genç. Nefes alış verişleri normalin üstündeydi ve dudakları uyuşmak üzereydi. Yapabileceğine inanmıyordu ancak denemek zorundaydı.

Ellerini kapıya dayadı, gözlerini sıkıca kapattı ve sadece alevlerin arasında yandığını hissetti. Ellerindeki sıcaklık iyice artmıştı. Bu sırada ise kapı şimdiden erimeye başlamıştı. Hongjoong her an için kendini hazırda tutuyordu.

Kapı tamamen eriyip seonghwa'nın elleri boşluğa düşünce, seonghwa korku ile geri.çekildi ve derin nefeslerle eriyip giden kapıya baktı. Ellerindeki ateş hala sönmemişti.  Mavi saçlı genç, siyah saçlıyı kendisine çevirdi ve ellerini kendi elleri arasına aldı. Gözlerini yavaşça kapattı ve ateş tamamen sönene dek bekleyip derin derin nefesler aldı. Seonghwa'nın nefes alış verişleri yerine gelmiş ve göz bebekleri titremeyi bırakmıştı.

"Başardım..." Diye fısıldadı. Bu hongjoong'un gözlerini açıp ona gülümsemesini sağladı. Mavi saçlı genç, mavi ve parlak gözleri ile daha fazla gülümsedi ve kollarını gencin boynuna sarıp "Seninle gurur duyuyorum hwa-yah~" dedi. Seonghwa ise tereddütle olsa bile kollarını gence sardı. En sıcak ve huzurlu bulduğu yerin orası olduğunu tekrar anladı.

Hongjoong'un ev misali şefkat dolu kucağı...

✨✨✨

Herkese iyi geceler değerli atiny'ler.
Umarım keyifler yerindedir.
Tüm islam aleminin kurban
bayramı mübarek olsun!
Dilerim, bölümü beğenmişsinizdir.
Haftaya görüşmek üzere ♥️

-Rigel🌠

Wonderland || Seongjoong Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin