Merhaba sevgili olmaktan çok uzak olan günlük sayfası. Tanrım, sıfat kullanmada çığır açtım. Ama sanırım Tanrı ile bu defter aracılığıyla konuşmamam gerek. Evet. Yapmamalıyım.
Şimdi sevgili günlük ve bu yazıyı iki yüzyıl sonra okuyan şahsiyet. Umarım dilimi biliyorsundur. Sen bu defteri bulduğun zaman teknoloji çok ilerlemiş olacak ve belki de bir insan ilk insandan itibaren konuşulan tüm dilleri konuşabiliecek. Tabii bu benim teorim. Böyle bir şey asla da olmayabilir. Ama insan düşünmeden edemiyor işte naparsın.
Sanırım konudan yine saptım. Toparlıyorum.
Dünki seansın çıkışında Devony ile göz göze gelişimiz tüm gece aklımdan çıkmadı. Sana yazdıktan sonra uyumaya çalışırken gözlerimin önüne gelip drdu gözleri. İtiraf etmeliyim ki bir ufak korkmuş olabilirim. Ama yine de onu bugün tekrar görürsem bir şekilde sohbet açma fikrini geceden planladım.
Devony' i bir kenara bırakırsak bugün burada ki dördüncü günüm ve gittikçe alışıyorum. Bunu söylemesi zor ve mide bulandırıcı. Ama en azından artık sabah kalktığımda yatağımı yadırgamıyorum. Yani bugün öyle oldu.
Sabah dokuz gibi Burcu kadını gelip ilaç içirdi. Ona da böyle sesleniyorum. Müthiş bir duygu. Müthiş olmasa da bence eğlenceli. Herneyse.
İlaç aldktan sonra gece tam uyuyamadığımdan saat ona kadar biraz daha uyudum. Tam uykumun en derin evresindeyken kapı aniden açıldı. Öyle açtı ki kapıyı açan kapı duvara çarpıp geri kapandı. Yataktan aniden kalkıp savunma içgüdüsüyle geriye çekildim. Kim olduğunu algılayınca rahatlamak yerie iyice tedirgin olmuştum.
Aynı katta olduğumuz ve benden hiç hoşlanmayan kel kız.
'' Burası senin konakladığın bir motel değil. Kalkıp tüm hastalarla kahvaltıya in. ''
'' Sen kim oluyorsun da benimle böyle konuşabiliyorsun? ''
'' Durumu senden daha iyi olan bir hasta olarak söyleyebilirim. ''
'' Eminim daha iyisindir. Kimsenin odasına böyle giremezsin. ''
'' Hayvanların odasına istediğim gibi girebilirim. ''
'' Şimdi bu senin hakaret etme şeklin mi? Kusura bakma ama boktan bir tarzın var amınakoyım. ''
Olayların bu hale gelmesi ve küfretmem beni de şaşırttı. Hayır küfretmem değil aslında ağzı biraz bozuk biriyim ama olayları bu noktaya getiren o kel kafaydı.
Vücudumda aniden yükselen bir ısı hissettim. Alnımda beliren damarı hissedebiliyordum. Kıza baktıkça saf bir öfke hissediyordum Günlük. Görmen lazımdı. Kız karşımda ben olduğum yerde yumruklarımı sıkarak kızgın boğalar gibi birbiriize bakıyorduk. Ve o an herşey çok hızlı ilerledi. Bir anda üzerime doğru koşmaya başladı. Ve bir an sonra yanağımda bir acı hissettim. İşte onu yapmamalıydı Günlük.
Geriye doğru sendeledikten sonra boşalan sinirlerimin etkisiyle önce birkaç saniye kadar güldüm sonra suratının tam ortasına bir yumruk attım. Bunu beklemiyor olacaktı ki o da sendeledi. Kendime hakim olamıyordum. Çıplak ayağımla karnına bir tekme attım ve yere düşü.
Düşünmeden ileri doğru atılıp suratına bir yumruk daha attım. Gözleri fal taşı gibi açılmıştı. Beklemiyordu. Beklemiyordum.
Kaşı ve burnu kanıyordu. Benim de parmak boğumlarım kanamış ve onun kanına karışmıştı.
Bir an sonra yaptığımın bilincine vardım. Odamda yerde yatıyordu. Hemşire ve doktorlar odaya doluşacaklardı. Belki de hücrelere kapatılacaktık. Farklı hastalık teşhisleri için ellerine koz vermiş sayılır mıydım? Aklıma birden binlerce düşünce aynı anda hücum ediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akıl Hastanesi
ParanormalYatırıldığı akıl hastanesine uyum sağlamaya çalışan birinin hikayesi sizce nasıl olursa; işte sizin düşündüğünüzden bir o kadar farklı bir hikaye.