Akıl hastahanesi herkesin korktuğu gibi bir yer değil aslında. Hatta alıştığınız zaman eğlenceli bir yer haline bile gelebiliyor.Tabii gerçekten tam olarak deli değilseniz, tuhaf bir sebepte ötürü gelmemişseniz, sevdiğiniz insanlardan yerlerden ve belki de inanması biraz zor ama okulunuzdan ayrılmamışsanız gerçekten müthiş bir yer.
Benim buradaki ilk günüm. Pazartesi. Saat geceyarısı 12.00. Şimdi 01 oldu. Doktorum alışkanlıklarımdan ötürü bana bu defteri hediye etti.
Çekmecesindeki diğer defterlerin yanından çıkarıp vermesine bakılırsa bunların devamı da vardı. Defter biraz eski gibi yani eski gazete kağıtlarından sayfaları var ama defterin eski olması aslında benim için daha iyi. Sararmış yaprakları olan defterleri bulması artık zor. Bu yüzden de defterimi çok sevdim. Normal şartlar altında da sevinçten havalara uçardım. Bu deyimden de pek hoşlanmıyorum ama neyse. Çoğu boş olan havalı defterler koleksiyonum var. Vardı yani. İşte bu yüzden defterimi çok sevdim. Aslında seni sevdim. Sen yani defterim. Yani benim yeni ve galiba artık tek arkadaşım.Doktorun dediğine göre her gün ya da iki- üç günde bir yazarsam kısa bir süre sonra burdan ayrılacakmışım, ki ben hergün yazmayı düşnüyorum, iyileşecekmişim yani. Artık bu da nasıl bir bağlantıysa. Yazarsam rahalarım tamam da buradan nasıl çıkarım yazarak? Bilmiyorum. Ama benim anlamadığım şey şu ki, iyi olan birini nasıl tedavi edersiniz? Ben zaten iyiyim.
Buraya geliş nedenimi merak ediyor olmalısın.
Annem gideli bir iki ay oluyor. Onsuz geçen her saniye bir öncekinden daha acı veriyormuş gibi geliyor. O gittiğinde, ben de bittim. Hergün onu düşünüyorum. Birlikte güldüğümüz anları, alışveriş günlerimizi, konuşmalarımızı düşünüyorum. Zihnimi hergün daha fazla zorlayıp onunla ilgili daha çok şey hatırlamaya çalışıyorum. Sanırım bu sayede onunla ilgili herşeyi hatırlarsam onu benim için ölümsüzleştirebilirim. Tıpkı küçük krallığımda onu kraliçem yaptığım gibi. Bir defter daha alıp anılarımızı yazmayı düşünüyorum. Hani söz uçar yazı kalır ya o yüzden. O da kalsın diye.
İlk haftalar kızarmış bir demir boğazımda duruyormuşçasına acı çekiyordum. Ama onun mideme inip ömrümün sonuna kadar orada kalacağını anladığımda bu acı katlanarak büyüdü. Her sabah uyandığımda gökyüzüne bakıp O na, annemi benden neden aldığını sordum. Dünya üzerinde milyonlarca kötü insan varken neden benim annem diye sordum. Cevap olaraksa sadece bardaktan boşanırcasına yağmur aldım. Daha sonra farklı bir şekilde tekrar denemek istiyorum.
Bir süre sonra onun tüm eşyalarını odama yığmaya başladım. Kıyafetlerini, ayakkabılarını, yastığını. Tek amacım onu daha yakından hissedebilmekti. Günlerim kendimi evde anlamadığım heavy metal şarkılarını dinlemeye zorlayarak geçirdim. O türü seçtim evet ama aşırı rockçı değilim. Sadece en anlamadığım tarz oydu ve aklımı oyalayabilecek melodiler sahipti. Anlamadığım ve kafamdaki sesleri susturabilmek için seçtim. Dışardan baklıdığında klasik görüntüler çizdiğimi normalde olsa fark eder ve bunu engellerdim. Ama o sırada sadece ona dair en eski anılarımı hatırlamaya çalışıyordum.
Aradan yaklaşık iki buçuk hafta geçmişti. İnsanlar toparlanmaya başlıyorlardı. Dayılarım, teyzelerim hayatın akışına tıpkı benimki gibi bir acıyla devam ediyorlardı. Babam konuşmaya yeni yeni başlıyordu. İlk defa o zaman küçük bir kardeşim olmadığı için şükrettim. Yoksa onun yaşadığı acı daha katlanılmaz olurdu.
Bense hala odama eşya taşımaya devam ediyordum. Yengem veya teyzem gelip bişeyler getiriyorlardı. Ama su ve peynir dışında birşey yiyemiyordum. Dışarı çıkmıyordum, balkona bile. Tüm sosyal sitelerle bağlantımı kesmiştim. Kimse benim acım bu kadar tazeyken benden durum güncellemesi falan yapmamı bekleyemezdi zaten. Sonra uyuyamayacak kadar düşündüğümü fark ettim ve daha erken yatmaya karar verdim ki erken kalkabileyim. Böylece daha dinç olup daha çok düşünebilecektim. Sonra, karabasanlar görmeye başladım. Arada olurdu o zaman anne diye bağırırdım ve o da gelir ışığı açardı. Ama bir hafta boyunca devamlı görünce sesimi çıkaramadım. Yani ben öyle sanıyordum. Babam bütün zaman boyunca yanıma gelip uyumuş ben uyanmadan da kalkıp gitmiş. Bunları sonradan öğrmem acıttı tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Akıl Hastanesi
ParanormalYatırıldığı akıl hastanesine uyum sağlamaya çalışan birinin hikayesi sizce nasıl olursa; işte sizin düşündüğünüzden bir o kadar farklı bir hikaye.