Chris, kitabını bacaklarının üzerine koydu. Sol yanındaki sehpanın üzerinden kahve bardağını aldı. Kahve soğuktu. Bu ona eski bir anısını hatırlattı. Yaklaşık üç yıl önce kadardı.
Sky, Tanrının olmadığına dair bir kitap okuyordu. Bacaklarını cam kenarına uzatmıştı. Okulda olması umrunda değildi. Henüz kantine yeni gelmiş olan Chris, kahvesini bir masaya koydu. Zamanın nasıl geçtiğini anlamadı. Gözlerini bir an olsun ayırmamıştı mavi saçlı kızdan. Zilin sesiyle irkildiğinde, aldığında sıcaktan dokunamadığı kahvesi buz gibi olmuştu. Ama tadı hala güzeldi. Mavi saçlı kız umursamazca çantasını topladı ve ayağa kalktı. Saçları güzel yüzünü örttüğünde, Chris nefes alamadığını farketti. Nasıl bu kadar güzel olabiliyordu? Hiç düşünmeden soğuk kahvenin hepsini içti.
Eskide olan eskide kalmıştı. Chris başını iki yana salladı. Kitabının kapağını kapattı ve sehpanın üzerine itti. Sabah aldığı sınav sonuç belgesinin üzerinde parmaklarını gezdirdi.
2005 -İlkokul ilk gün.- -1. bölüm-
Chris büyük mavi gözlerini Evan'a dikti. Evan onu yerden kaldırıp üzerini temizledi. Ne diyeceğini bilemiyordu.
"Bende Chris." diyebildi sadece. O çocuklara ne yaptığını görmüştü ve çok korkmuştu.
"Merak etme, sana zarar vermeyeceğim." dedi sarışın oğlan. Suratında muzip bir gülümseme vardı.
Chris'de gülümsemek, hatta teşekkür etmek istemişti. Ama kelimeler boğazında dizilmiş, kasları tutulmuştu. Başını sallamakla yetindi.
Evan, Chris'in eşyalarını toplayıp, Spider-man çantasının içine doldurdu ve fermuarı çekti. Kolunu Chris'in omzuna attı ve birlikte yürümeye başladılar.
"Kardeşin var mı?"
Chris zorlukla cevap verdi. "Hayır."
"Artık bir ağabeyin var ufaklık."
2015
Chris, zarfı elinde çevirip durdu. Sınava girmeden önce kendine bir söz vermişti. Eğer kazanırsa, kaybettikleri adına harika şeyler yapacak, anılarını yaşatacaktı. Ama kaybederse...
Chris özlemişti. Kaybettiği her insanı, o insanlarla yaşadığı en küçük anıya kadar özlemişti. Sky'ı özlemişti. Mavi saçlarını, pembe dudaklarını, çılgınlıklarını özlemişti. Kendisi değiştirmesini özlemişti. Chris, Sky sayesinde daha güçlü daha cesur bir oğlan olmuştu. Gerçek bir erkek olmuştu ve hassas ruhunu öldürmese de daha derine gömmüştü.
Bir kızın ne hissettiğini tahmin edemiyordu ama bir erkek için annesini kaybetmek zordu. Çünkü Chris ilk aşkını kaybetmişti. Mary Jacreen, hayatın kendisini yıpratmasına rağmen her zaman çok güçlü ve güzeldi. Oğlunun ilk aşkıydı. Ama şimdi yoktu. Chris annesini de çok özlemişti. Başının onun tarafından okşanmasını, kendisine "Seni seviyorum." denmesini özlemişti. Bayan Jacreen, oğlunun ruhsal sorunlarını hiç yargılamamış, daima zekasıyla gurur duymuş ve günün birinde harika işler başaracağına inanmıştı. Chris bunu biliyordu. Bu yüzden hala yaşıyordu.
Chris herkesten önce Ağabeyini özlemişti. Evan Walker. Muzip gülümsemelerini, cesaretini, herkese rağmen aklına buyruk davranmasını özlemişti. Evan olmasaydı, Chris olmazdı. Onlar domino taşları gibiydiler. Dünyanın en sağlam kardeşliğiydi bu. Chris bunu pek farketmezdi ama şimdi anlıyordu. Evan'ın Chris'ten hiç farkı yoktu. Evan, hassas ruhunu çok erken gömmeyi başarmıştı sadece. Chris dostunu çok özlemişti.
"Keşke gitmeseydin, Evan." dedi Chris, soluk ışığın altında. Zarfı biraz daha çevirdi. "Birlikte başaramayacağımız hiçbir şey yoktu kardeşim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
WAITING FOR DEATH
Короткий рассказChris problemleri olan, insanların ona zavallı gözüyle baktıkları bir çocuktur. Liseye kadar onun tek arkadaşı olan Evan, gözlerinin önünde intihar eder. Chris kadar hassas biri ise bunu kolay kolay atlatamaz. Kimsenin sevmediği biriysen ve en iyi...