-5-

237 27 4
                                    

Kadın, buruşmuş çarşaftan bedenini kaydırdı. Üzerine ince bir yorgan sardı. Yaptığından memnun değildi ama zorundaydı. Aldığı para çok iyiydi. Oğlu için kendinden fedakârlık yapmayı göze almıştı. Oğlunun tek gülümsemesi için yapamayacağı şey yoktu.

"Mary..." dedi yatakta uyuklayan adam. Kollarını iki yana açtı ve esnedi. Dün gece iyi vakit geçirmişti.

Kadın zorlu bir gülümsemeyle adama döndü.

"Seni tekrar görebilecek miyim?" diye sordu adam. Mary, bunun sadece bir görüşme olmayacağını çok iyi biliyordu.

"Umarım." dedi yorgun kadın. Üzerine bol gece elbisesini giydi. Kadın tüy kadar zayıftı. Kırk yaşına girmesine kısa süre vardı ama vücudu yirmili kadınları imrendirirdi. Ayakkabılarını giydi ve adamın gözünün önünde cüzdanını alıp, parasından beş yüz dolar aldı. Bu adam için fazla bir kayıp değildi. Kadın parayı küçük çantasına koydu. Karışmış saçlarını hafifçe düzeltti ve oğlu uyanmadan eve dönmek için, odadan çıktı.

Chris'in tek düşündüğü birine zarar vermiş olmasıydı. Sky'ı kurtarmış olması düşüncelerini değiştirmiyordu. Birinin canını yakmıştı. Olayın üzerinden aylar geçmişti. Ders çalışması gerekiyordu. Chris'in eli kalemi bir türlü tutamıyordu. Kollarındaki, bacaklarındaki ve boynundaki morluklar yavaş yavaş geçiyordu. Chris, aylardır okulda, okul çıkışında darp ediliyordu. Chris bunu hak ettiğini düşünüyordu. Sol eline baktı. Rengi yine normale dönmüştü. Patlamış, kabuk bağlayan dudağını yaladı. Kurumuş kan tadını alabiliyordu. Yutkundu. Ne Sky, ne de diğer arkadaşları onunla ilgilenmiyordu. Chris, karnındaki çürüğe dokunarak kendini yatağa attı. Chris, kolunun kesilmediği için halâ seviniyordu. Sky onu okulda görmüştü. Morluklarınıda görmüş olmalıydı. Patlayan dudağını ve kaşınıda... Bir kere bile dönüp konuşmamıştı. Artık arkadaş değil miydiler? Acaba Sky'da Chris'in bunları hakettiğini mi düşünüyordu.

Telefonunu yerden zorla aldı ve tuş kilidini açtı. Onunla yüz yüze gelmeye korkuyordu. Canının tekrar yanmasından korkuyordu. Chris titreyen elleriyle WhatsApp'a girdi. Rehberinde bulunan iki kişiden Sky'ın üzerine bastı.

Chris: "Merhaba."

Sky, çevrimdışıydı ama Chris umutla bekledi. 'Çevrimiçi.'

Sky: "Hey."

Chris ne diyeceğini düşündü. O yazmadan Sky karşılık verdi.

Sky: "Ne yapıyorsun?"

Chris: "Bekliyorum."

Sky: "Neyi?"

Chris: "Ölümü bekliyorum."

Chris dediğinin iyi bir cevap olup olmadığını düşündü. Dürüst cevap vermişti. Her zamanki gibi. Chris, Sky'ın bu ucubetic cevabına, yanıt vermemesini bekliyordu.

Yazıyor...

Sky: "Bende."

Chris'in canı, aldığı darbelerden dolayı halâ acıyordu. Rahat sayılabilecek yatağında bile canı acıyordu. Bunu hakettiğini tekrar düşündü.

Chris: "Halâ arkadaş mıyız?"

Sky: "Belki."

Bu cevap Chris'in kafasını karıştırmıştı. Ya arkadaşsındır ya da değilsindir. 'Belki' ne demekti? Chris sormak için bir kaç harfe bastı. Sonra vazgeçti. Yazdıklarını sildi. Sky ise çevrımdışı oldu.

Chris'in içi biraz olsun rahatlamıştı. En azından konuşuyorlardı. Ayaklarını titreyerek karnına çekti. Soğuk Aralık ayının bir an önce bitmesini diledi. Kışı, severdi. Ama bu sefer korkuyordu. Masa lambasını kapatmamıştı. Karanlık bu defa onu rahatlatmıyordu.

WAITING FOR DEATH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin