-1-

1.1K 55 16
                                    

2005

Chris annesinin elini sıkıca tuttu. Okulun ilk günüydü ve korkuyordu. Etrafa meraklı gözlerle bakındı. Aslında pek inceleyemiyordu. Burası ona yabancıydı. Yabancı insanlar, yabancı odalar, yabancı eşyalar vardı.

"Burayı sevmedim." diye fısıldadı annesine.

"Sessiz ol Chris." Annesinin uyarışıyla sessiz kalmayı tercih etti. Annesi okula gitmesini istiyorsa gidecekti. Kadın, Chris'in tahminine göre bir öğretmenle konuşuyordu.

"Çok sevimli bir çocuk." dedi öğretmeni.

"O biraz..." Kadın sustu. Sesini alçattı ve öğretmene yaklaştı. Söylediklerini Chris duyamadı ama tahmin edebiliyordu. Chris sorunları olan ama zeki bir çocuktu. Olanların farkındaydı. Olacakların da. Sevilmeyeceğini biliyordu. Annesi hariç onu kimse sevmezdi. O farklıydı. Sessizliği, karanlığı tercih ediyordu. Ama buna rağmen şiddet yanlısı değildi. Tamamen uysaldı.

Annesi, Chris'in elini bıraktı ve ona doru eğildi. "Chris, biraz gayret göstermeni istiyorum. Anlıyor musun?"

Chris ufak kafasını aşağı yukarı salladı ama annesinin ne demek istediğini henüz anlamamıştı.

Annesi durumu farketti ve bir iç çekti. "Arkadaş edinmeni istiyorum. Zeki bir çocuk olduğunu biliyorum." Kadın çok şey söylemek istedi ama susmayı tercih etti. Oğlunun alnına bir öpücük kondurdu. Kırmızı rujun izini sildi ve çocuğu yavaşça öğretmenine itti.

"Akşam seni alacağım." dedi ve topuklu ayakkabılarını koridorda vura vura uzaklaştı.

Chris'in içini bir korku kapladı. Annesi gitmişti ve artık yalnızdı. Öğretmenine yalvarır gibi baktı. Eve gitmek istiyordu. Öğretmeni sıcak bir gülümsemeyle elini Chris'in omzuna attı. Chris beline bol gelen pantolonunu yukarıya doğru çekiştirdi ve öğretmeninin yön vermesiyle sınıfına girdi.

Sınıfa girdiği gibi düşmanlarını farketmişti. Chris'e onu yiyeceklermiş gibi bakıyor, sinsi sinsi gülüyorlardı. Bunlar çocuk değil şeytandı. Chris öğretmenini bırakmak istemedi. Annesi öğretmeniyle konuşmuştu, onu öğretmenine emanet etmişti. Öğretmeni iyi biri olmalıydı. Ona güveniyordu. Kadının zayıf eli Chris'in minik ellerini örtmüştü.

Öğretmeni, Chris'i sınıfa tanıttıktan sonra, çocuğa en arka sırayı gösterdi. Chris annesinin çeşitli şeylerle doldurduğu ağır çantayı sırtında sabitledi ve çekingen adımlarla yürümeye başladı. Sıraların arasından geçerken diğerlerinin söylediklerini işitebiliyordu.

"Hiçbirşey söylemedi."

"Gülmedi bile! Çok sinir."

"Tam bir ezik!"

Chris sırasına yerleşti. Diğer çocuklar sırasına bir defter koymuştu. Diğerlerinin gözünde zaten iyi bir etki bırakamamıştı. Çantasını dikkatle karıştırdı ve defterini masasına koydu.

Tenefüsleri yalnız geçirdi. Sırasındaki çizikleri incelemekle meşguldü. Başkaları tarafından bırakılan bu çizikleri düşünüyor, kafasında hikaye uydurup kendi kendine eğleniyordu. Okul çıkışı geldiğinde eve döneceği için heyecanlanmıştı. Eşyalarını çantasına tıktı ve fermuarı bir çırpıda kapatıp, çantasını sırtladı. Bütün gün boyunca ilk kez bu kadar hızlıydı. Kısa bacakları ile koşmaya başladı. Bahçeden çıkıp dışarıda bekleyen annesinin arabasına binmek için hevesle hareket ediyordu.

Dizine aldığı bir darbeyle kendini yerde buldu. Chris bir inilti koparttı. Çantası ondan ayrılmış, başka bir yöne savrulmuştu. Bunların sorumlusunu görmek için mavi gözlerini diğer tarafa dikti. Bunlar sınıfındaki kötü oğlanlardı. Chris yavaşça yerden kalktı. Sayıca üstündüler. Gerçi tek kişi bile olsalar o kavga etmeyi bilmezdi. Dizi çok acımıştı. Topallayarak çantasına yaklaşmayı denedi. En öndeki sarışın oğlan, şeytani bir gülümsemeyle Chris'i tekrar yere itti. Chris bir çığlıkla yere düştü. Bunu beklemiyordu. Yerden tekrar kalkmayı denemedi. Ellerindeki küçük taşları temizledi. Diğer iki çocuk çantayı açtılar. Sarışın oğlanda onlara katıldı. Çantadaki beslenme kutularını Chris'e fırlattılar.

"Ye bakalım!"

"Ne o? Yoksa kız gibi ağlayacak mısın?"

Chris sessizliğini bozmadı. Onların susacaklarını biliyordu. Onu biraz hırpalayıp bırakacaklardı. Vücudunu sıktı ve bekledi. Chris'in diğer eşyalarını da ona doğru fırlatırken, Chris gözlerini sımsıkı kapattı. İçinden 'Karanlıkta güvendeyim.' diye geçirdi. Bedenine çarpan eşyalar canını yakmıyordu ama gururunu inciltiyordu. Karanlıkta kendine oyunlar yarattı.

Biraz sonra atılan eşyalar durdu. Chris kendisini hikayesine öyle kaptırmıştı ki ne olduğunu anlamadı. Mavi gözlerini yavaşça açtı. Çocuklar kaçıyordu ama buraya yeni biri daha gelmişti. Chris onu daha önce sınıfta gördüğüne yemin edebilirdi. Kıvırcık sarı saçları, geniş vücudu ve gamzeleri olan başka bir çocuktu bu. Sadece sol profili gözüküyordu. Çocuk arkasını döndü. Yerdeki eşyaları toplayıp çantanın içine attı. Fermuarı kapatmadan Chris'e uzattı. Chris başta kendisine zarar vereceğini düşündü. Kalkmakta tereddüt etti. Çantayı geri aldı. Çocuk elini uzattı. Chris şaşkınlıkla ele bakıyordu. Bir arkadaş edinmişti.

"Adım Evan."

2013

Chris'in sorunları tehdit içermiyordu. Yine de kötü insanlar Chris'in bu sorununu fırsat bilip ona zarar vermeye kalkıyorlardı. Oysa Evan varken o güvendeydi. Evan hep onu koruyordu. Onlar çok iyi arkadaşlardı. Evan, Chris'e birsürü şey öğretmişti. Bisiklete binmek, yüzmek, gitar çalmak, internette yasak filmleri izlemek (ki bu Chris'in hiç hoşuna gitmemişti.), paten ve kaykay kullanmak gibi Chris'in bilmediği birçok aktiviteyi öğretmişti. Chris, Evan'ı arkadaş olarak değil kardeş olarak görüyordu. Annesi de Evan'ı severdi. Sevmek zorundaydı. Chris'in ilk ve tek arkadaşı Evan'dı. Evan, Chris'ten 3 yaş büyüktü. Chris liseye henüz geçmişti. Evan'ın ise son senesiydi. Dönem sonu geliyordu. Yaz tatili için Chris kafasında planlar düşünüyordu.

Evan, Chris'i bir binanın çatısına çıkardı. Çatının kenarında oturdular. Chris, yükseklikten korkardı ama yanında Evan varken hiçbirşeyden korkmasına gerek yoktu. Evan bir sigara yaktı. Chris'in kötü alışkanlıklara sıcak bakmadığını bildiği için ona uzatmadı. Chris kokudan rahatsız oluyordu. Ara ara nefesini tutuyor sonra bırakıyordu. Evan ise halinden memnundu.

"Üniversite sınavı." dedi Evan. İki ay önce sınava girmişti. "Sonuçlar açıklandı." Chris merakla Evan'ı dinledi. "Kazanamadım." dedi Evan kahkahayla. Sigarasını binadan aşağıya attı. Evan'ın bu kötü haberi Chris'i üzmüştü. Bunun asıl nedeni kazanamaması değil, Evan'ın kötü babasıydı. Evan kötü bir çocuktu. Sigara içer, kızlarla yatar, her gece mastürbasyon yapar, içki içerdi. Bir kızın yaptığı alışveriş kadar alışveriş yapardı. Aldığı şeyler ise tamamen saçma şeylerdi. Amacı babasını kızdırmaktı. Faturaları gördüğünde, babasının yüzünde oluşan ifade Evan'ı hep güldürüyordu. Bununda elbet cezası oluyordu. Babası Evan'ı şiddetle terbiye ediyordu. Pek terbiyeli olduğunu söyleyemeyiz. Küfürbazdı. Kumarı severdi. Babasından para çalardı. Chris'in üzüldüğü nokta buydu. Babasının oğluna katlanmasının sebebi, üniversiteyi kazanacak umuduydu.

"Beni öldürecek." dedi Evan. Yüzündeki gülümseme silinmemişti. Chris, Evan'ın bu umutlu hallerini seviyordu. "Tanrıya inanıyor musun, Chris?" diye sordu Evan.

Chris bu sorunun cevabını bilmiyordu.

"Ben inanmıyorum." dedi Evan. "Babam zaten beni öldürecek." Şaka yapmıyordu. Chris, Evan'ın sakat kalabileceğini düşündü. "Ölürsem ne olacak sence?"

"Bilmiyorum." diyebildi Chris.

"Bende." dedi Evan. Güneşe döndü. "Merak ediyorum."

Evan, ellerini gökyüzüne kaldırdı. "Chris Jacreen." dedi kahkahayla. "Bu hayatı dibine kadar yaşamanı istiyorum." Evan bedenini binadan aşağıya bıraktı. Chris kolunu ona doğru uzattı. Neredeyse o da düşecekti ki son anda kendini arkaya atabildi. Chris'in yüzünde birsürü duygu oluşmuştu. Endişe, korku, yalnızlık, karanlık... Kafasını çatıdan aşağıya uzattı. Evan bir sinek kadar küçük görünüyordu. Ama Chris hareket etmediğini biliyordu. Etmeyeceğinide... Chris'in kalbi hızla atmaya başladı. En iyi ve tek arkadaşı gözlerinin önünde intihar etmişti. Kaçmayı düşündü. İyi ama neden? Ağlamaya başladı. Mavi gözlerinin altı kırmızı halkalarla çevrildi. Ağlamamaya çalışıyordu ama kendini durduramıyordu. Evan ona asla ağlamamasını öğütlerdi. Evan ağlamanın zayıflık belirtisi olduğunu düşünürdü. Chris zaten zayıftı. Artık hem zayıf hemde yalnızdı.

WAITING FOR DEATH Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin