2 || blue banisters

872 45 3
                                    

Üniversiteden iki arkadaşımla hafta sonunu değerlendirmek üzere dışarıda geziyorduk. Mağazalara giriyor, kalabalık sokaklarda yürüyor, kafede oturup kahve içiyorduk. Sıradan bir arkadaş buluşmasıydı.

Yeşillikli bir parka gelmiştik, oyun oynayan çocukların seslerine bizim konuşmalarımız karışıyordu. Arkadaşım Jiah, bize heyecanlı heyecanlı sevdiği çocukla olan ilk randevusunu anlatıyordu. Biz de arada yorumlarımızı katıyor, başımızı sallayarak onu dinliyorduk.

Biz yürümeye devam ederken karşıdan gelen koyu gri hırkalı kişi tüm dikkatimi kendi üzerine çekmişti. Elinde marketten geldiğini gösteren bir poşet vardı.

Gözüm ona takılmıştı. Bakışlarımı hissedercesine yerdeki bakışlarını kaldırıp bana bakmıştı. Birbirimize doğru yürüyorduk. Onu burada görmeyi beklemediğimden karnımda aniden bir karıncalanma başlamıştı. Elimde olmadan yüzüme kocaman bir gülümseme yerleşmişti.

Durup bana selam vermesini beklemişken bakışlarını benden çekip yanımdan geçip gitmişti. Selam vermek için kaldırdığım elim havada kalmıştı. Hızla arkamı dönüp ona seslenmiştim.

"Jeon Jungkook!" Birkaç adımda yanına ulaşmıştım. Hafifçe arkasında durup kafamı ona doğru uzatmış ve yüzüne bakmaya çalışmıştım.

Arkasını dönmüştü, elini ensesine götürmüştü.

"Ah Hana, merhaba." Hafif çekingen tavrı bana çok yabancı gelirken tebessüm etmiştim. Umursamaz herifin tekiydi, şimdi arkadaşlarım olduğu için mi çekinmişti? Vay be, demek onun da böyle bir yanı vardı.

"Hana, tanışıyor musunuz?" Arkadaşlarımdan gelmişti bu soru.

Jungkook'un yanına geçip arkadaşlarımla karşılıklı durmuştum. "Evet. Jungkook bunlar arkadaşlarım. Jiah ve Soojin. Kızlar, bu da Jungkook."

Onları tanıştırdığımda Jungkook'un eğilmesiyle onlar da eğilip Jungkook'u selamlamışlardı.

Jiah kendi kendine konuştuğunu sanıyordu fakat söylediği şeyi herkes oldukça net duyabilmişti. "Vah, amma yakışıklıymış."

Jungkook'un tepkisini ölçmek için bir bakış attığımda gözlerini kocaman açtığını görmüştüm. Soojin, Jiah'yı uyarmak için dirseğiyle onu dürtmüştü. Jiah bir anda kendine gelmiş gibi başını sallamıştı.

"Yoksa çıkıyor musunuz?"

Harika, bu soruyu beklemiyordum. Jungkook'a baktığımda o da başını bana çevirmişti. Ne diyeceğini bilemiyor gibiydi.

"Sanırım hayır." demiştim öncekine göre kısalan sesimle.

"O da ne demek? Ya çıkıyorsunuzdur ya çıkmıyorsunuzdur." diye bir soru yöneltmişti Soojin.

"Jungkook'u seviyorum, fakat onun bana karşı bu tarz hisleri yok."

Açık açık tüm durumu özetlediğimde Jungkook'un da kızların da oldukça şaşırmış olduğunu görebilmiştim. Jungkook bakışlarını kaçırarak konuşmuştu.

"Beni kötü göstereceksin."

Omuzlarımı silkmiştim. "Ama gerçek bu."

Daha sonra gözüm elindeki poşete takılmıştı. Tek kişi için oldukça dolu bir poşetti, hele ki Jungkook için o poşettekiler bir ay kadar yeterdi.

"Misafirin mi var?"

Beni başıyla onaylamıştı. İçimdeki merak filizleri yeşerdiği anda kendimi tutmadan sormuştum. "Kim peki?"

"Üniversiteden Yunhee, okulu dondurduğumu öğrenince merak etmiş."

Kaşlarım olabildiğince çatılmıştı. "Şu senden hoşlandığını söyleyen kız mı?" demiştim ve hemen devam etmiştim. "Neden marketi doldurup geldiğini sorabilir miyim?"

Elindeki poşeti kaldırıp "Evde pek bir şey yoktu da." demişti.

"Onu evine mi aldın yani?" Benim bir kere bile girmeme izin vermediği evine üç kere konuştuğu kızı almış olabileceği düşüncesi tüm hücrelerimin sinirle dolmasına yetmişti.

"Hayır Hana, bahçede oturuyoruz."

Soojin ve Jiah'nın da burada olduğunu hatırladığımda onları daha garip bir durumun içine sokmamak adına diyaloğumuzu burada bitirmeye karar vermiştim.

"Pekala, sonra görüşürüz." deyip el salladığımda o da başını sallamıştı. Jiah ve Soojin hafif eğilerek onu selamladığında Jungkook da o şekilde karşılık vermişti.

İkimiz de arkamızı dönüp farklı yönlere gitmiştik. Kızlarla geçirdiğim zamanın sonunda gün bitmek üzereydi. Kendimi eve zar zor attığımda vücudumun yorulduğunu hissetmiştim.

Yatağıma girdiğimde "Güzel bir gündü." diye düşünmüştüm.

healing | jungkookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin