- "1"

667 72 222
                                    

... Ve kan sızıyor bir tanrının soğuk bedeninden. Yerler metal kırmızı ile şahlanıyor, yağmur uçuruyor kokusunu belki yok ediyor acıyı. Gökyüzü Zeus'a ihanet ediyor ve tüm fanilerin kalpleri Eros'un laneti ile mühürleniyor.

    †...

Üzerinde ki ince tülü bir kenara bıraktı güzel kadın. Onun için huzuru çağdaştıran şeyler yok oluyordu sanki artık. Derin bir nefes doldurdu işlemi sadece orada konumlanmak olan ciğerlerine. Günlerin aynı geçmesi canını sıkıyordu artık. Her zaman ki gibi devasa aynasının önüne geçti. Günün her saati yaptığı gibi kendisini seyre daldı bir müddet.

Güzeldi, çok güzeldi. Ondan güzel hiçbir kadın yoktu bu fani dünyada, biliyordu. Gerçekçi bir görüşle aslında öyle olduğunu sanıyordu. Zarif parmakları siyah saçlarında gezindi bir müddet.
Kim Ji-Soo için böylesine ipek saçlara sahip olmak kolaydı. Güzellik tanrıçası Kim Ji-Soo dünyada ki her kadın bilirdi tanırdı onu. Biat eder önünde diz çökerdi her fani. Omuzlarının altında ki beyaz kanatlar devasaydı.

İçinde ki sıkıntı son günlerde artıyordu. Sanki içinde kötü bir şeyler oluyor ama buna anlam veremiyordu. Belki dedi kendine, belki artık eskisi kadar şevfetli değilsindir Ji-Soo. Öfkesine yenik düştü. Hiç beklemeden yere devirdi önünde ki aynayı. Bu his onu yiyip bitiriyordu.
Hızla dışarıya çıktı. Onu gören melekler hemen arkasını dönmüş kızaran yanaklarını tutmuşlardı. Faniler ortalıkta görünmüyordu lakin bugün onları ziyaret edecek sefil yüzlerine bakıp kendi güzelliğine tapacaktı.

Dakikaların yerini saatler aldı. Sonunda minik bir evin önünde durmuştu. Kapıyı sakince tıklattı. Ardından kapıyı açan yaşlı kadında gözlerini gezdirdi. Kadın onu görünce gerilemiş ve önünde eğilmişti. Tek kelime etmeden içeriye göz gezdirdi. Çok değil birkaç adım ileride minik bir oda vardı. Bir an içeri girmek için fazla kibirli buldu kendini. İşine yarayacak bir şey bulamamış olacak ki hızla arkasını döndü.

"Anne, ben bakarım demiştim. Hastasın zaten."

İçeriden yükselen bu nazik tını arkası dönük olmasına rağmen canını sıkmıştı güzel kadının. Bir hışım önüne döndü. Karşısında sarı saçları ile ışıl ışıl parlayan beyaz tenli, mermer ciltli bir genç kız görmeyi beklemiyor olacak ki yutkundu.

Kız onu görünce bir an şokla ağzı açık kalsa da diz çökmeden nazikçe eğildi ve hafifçe öksürdü.

"Kusura bakmayın."

Cılız sesinde ki bu tını Ji-Soo'nun canını sıkıyordu. Belki de katlanamıyordu. Öyle ki karşısında onun bile güzelliğini yerle yeksan edecek bir genç kız duruyordu. İçinde hissettikleri onun için ilkti. Teni ısınıyor limitsiz beynine kramplar giriyordu. Neydi bu his? Neydi bu öfkenin kaynağı? Kıskançlık mı?

Hayır, diye diretti içinden.

Tüm kahinatın güzellik tanrıçası karşısında ki genç bir faniyi kıskanamazdı! Kendine yakıştırmıyordu bu durumu. Gökyüzü onu anlıyorcasına yağmur zerreciklerini indirdi yeryüzüne. Zeus "Eve dön!" Diyordu adeta.

"Adın nedir genç hanım?"

Sesini sakin tutmak için fazla çaba sarf etmişti sanki.

"Roseanne, efendim. Roseanne Park."

Kesik bir soluk aldı Ji-Soo. Genç kız şüphe içinde karşısında ki tanrıçaya bakıyordu. Hiç görmemişti onu, bu kadar güzel olmasını beklemiyordu. Ji-Soo soluklarının ardından hızla evine döndü.  İçeriye girerken Kader Meleklerinden birini yanına çağırdı.

Eros's Dagger †Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin