- "2"

357 64 177
                                    

...Yıldızları sayamazsın sevgilim, çünkü yitip giden her bir ruh orada saklanır. Ve ne yazık ki hepsi senin irislerinde kilitli kalmış.

†...

Uzun kirpiklerin ardına sıkıştırılmış bir gökyüzü, uçsuz bucaksız bir tutku ve yolunu şaşırmış bir kalp, İçi aşk dolu...

Genç kadın yüzünü seven kemikli parmakları hışımla tuttu. Gecenin bir vaktiydi, yine görünmüyordu yüzü karşısında ki adamın. Yine karanlıkta saklanıyordu. Yapabildiğince doğruldu Roseanne, başında ki bu yoğun sızı düşünmesine belki de en büyük engeldi.

"Sen..." Diyebildi sadece çatallaşmış sesiyle. Devamını getiremeyecek kadar korkuyordu. Kalbi yerinden çıkacakcasına atıyor ama o tek kelime edemiyordu. Genç adamın parmakları usulca onun dudaklarını buldu. Parmağının ucuyla sevdi karşısında ki kadının dudaklarını. Onun kalbi de çok hızlı atıyordu. Hâlâ anlamlandıramadığı bir mutluluk vardı göğüs kafesinde. Bir huzur.

"Roseanne." Genç kadının, onun dudakları tarafından bizzat nüksedilen ismi donuk olan bedenini alarma geçirmiş yattığı yataktan hızla kalkmıştı.

"Burada ne yapıyorsunuz?"

Söylediklerinin ardından etrafına baktı ve bu zifiri karanlık içinde bulunduğu odayı tanımlamaya çalıştı ama hiçbir şey ona kendi odasını anımsatmıyordu. Burası daha ferah ve genişti. Şokla birkaç adım gerileyip sorusunu düzeltti.

"Benim burada ne işim var?"

Genç adam diz çökmüş bulunduğu minderin üstünden kalkarak Roseanne'ye ilerledi. Attığı her adımda duvarlar titriyor sanki yer yarılıyordu.

"Athena'nın saraylarından birindesin Roseanne."

Genç kadının dili bir kez daha tutulmuştu. Bir barış tanrıçasının sarayında ne hakla bulunuyordu? Bir fani olarak adını dile getirmesi bile yasakken burada bulunması onu nasıl bir felakete sürüklerdi?
Sonra karşısında ki adama baktı. Diline hakim olmaya çalışıyor ismini kullanmaktan çekiniyordu ama bu oydu. Bu simsiyah kanatları daha önce hiç görmemiş olsa da Ji-Soo'nun sarayına bir köle olarakta olsa gitmeyi başarabilmiş her kadın simsiyah kanatlardan ve de bembeyaz bir tenden bahsederdi.

Yüzüne saray içinde kimse bakamaz çünkü Ji-Soo'dan korkarlardı. Genç kadının bildiği her şey bundan ibaretti. Bir de adı vardı tabii, Jeon Jungkook.

Gözünden akan bir damla yaş olan biteni artık kavradığının büyük bir kanıtıydı. Genç adam elini uzatarak o küçük damlayı avuçları arasında yok etti.

"Ağlama Roseanne, bir daha asla ağlayıp mutsuz olmayacaksın!"

Keskin sesiyle karşısında ki genç kadını ürkütmüştü. Parmaklarını sarı saçlarından bir tutama bağladı şimdi Roseanne'nin. O tutamın kokusunu içine çekti.

"Bu ilk defa yaşadığım bir his..." Derin bir nefes çekerek devam etti. "Artık kaybetmekten ölesiye korktuğum bir his."

Genç kadının gözleri onun yüzünde geziyordu ama parıldayan irisler ve de belirgin birkaç hat dışında hiçbir şey göremiyordu. Onu görmek için daha çok yaklaştı ama nafileydi, genç adamın yüzünü göremiyordu.

Eros's Dagger †Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin