Gidenler ardında bıraktıklarının halini bilmez. Kalanların yaraları ya sarılır da şifa bulur; yahut kanar da nefesi son bulur.
Kutay Alp'in cenazesinin ardından beş koca gün geçmişti. Diyar obalardan duyanlar taziye için İlteriş Beye gelip gidiyorlardı. Boynu bükük Karaca kız, sırtına bir heybe takmış şifahaneye ot topluyordu. Yanında da iki baciyan yardım ediyordu.
O gün arayıp da bulamadığı koyungözlerinden zibille bulmuştu. Heybesine attığı her ota söyleniyordu:
-Neredeydiniz? Nerelerdeydiniz?
En sonunda baciyanlar yorgunluktan bir ağacın gölgesine çöküverdiler. Karaca kıza seslendiler:
-Gelesin Karaca Hatun! Dinlenesin biraz.
Karaca Hatun başını salladı. Dinlenmeyi hak etmiyordu kendince.
-Siz oturun. Az ilerideki otlardan toplamak lazımdır.
Dedi. Baciyanlar yanlarında getirdikleri buz gibi ayrandan içip serinlerken Karaca kız Genceroğullarının sınırına iyice yaklaştı. Her gün bir vakit buraya gelip bela okur idi Genceroğullarına. Sırtını dayadı vefakar bir ağaca. Uzunca dokundu yaslanmadan evvel.
-Ne edersin bir başına buralarda?
Diye sordu sanki sualine cevap verecekmiş gibi. Birden bir ses geldi ağaçtan:
-Sen ne edersen ben de onu ederim.
Karaca Hatun hançerine davranıp ayağa kalktı.
-Kimsin sen?
Ağacın arkasından henüz tek kolu sargıda olan Pars Kağan çıktı.
-Ağaç ile konuşur olmuşsun. Cevap verir mi suallerine?
Derken iki defa vurdu ağacın gövdesine hafifçe.Karaca kız çatık kaşlarıyla sordu:
-Sen ne ararsın burada? De hele yabancı.
Pars Kağan, Karaca Hatun'un kalktığı gölgeliğe oturup yayılıverdi iyice. Ardından kendi obasına baktı. Daha hala Orhan Bey'in alpi diye bilirlerdi Pars Kağan'ı. Öğrenmemişlerdi Genceroğullarından olduğunu.
-Boynuma taktığım cevşenimi ararım. Yaralandığım gün kaybettim.
-Cevşen mi?
Diye sordu Karaca Hatun.
-Bilir misin yerini?
-Yok. Görmedim. Lakin senin yaralandığın yer burası değildir.
Dedi. Pars Kağan ayağa kalktı.
-Neresidir öyleyse?
-Şurası.
Diye işaret etti Karaca Hatun. Genç adam işaret ettiği yöne giderken Karaca Hatun da peşi sıra takip etti. Ormanda bir başlarına kalmaları hoş karşılanmazdı pek tabii. Veda etmek için seslendi Pars Kağan'a:
-Ben gideyim yabancı. İnşallah bulursun cevşenini.
Pars Kağan:
-Durasın bey kızı. Yardım etmeyecek misin?
Sualinin manasızlığını biliyordu Pars Kağan. Lakin biraz daha görebilmek için yanında tutmak istiyordu Karaca kızı. Gururuna yediremese de fena kapılmıştı ahu gözlerine.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pars İle Karaca
Historical Fictionİki düşman beylik... Bir yiğit komutan Pars Kağan. Bir güzel bey kızı Karaca Hatun. Aşk ve ihanet, savaş ve barış... Bu hikaye tamamen kurgudur.