Gencer Bey'in otağında dizlerinin üstünde duruyordu Pars Kağan. Yanlış havadislerin kurbanı olmuştu. En çok da kendi obasında kahraman gibi karşılanmayı beklerken hain yerine konulması canını yakmıştı.
Gencer Bey'in aklı karışıktı. Zira düşman tek değildi. Bir yanda haçlı keferesi diğer yanda düşman obalar öte yanda en can yakan kendi içlerindeki hainler... Her bir yandan saldırıyorlardı.
Oba beyi olmak zordu. Hele ki uç beyiysen düşünecek daha çok şey vardı. Dostum, kardaşım dediğin adamlar bile arkandan kuyu kazarlardı. Başında durduğun halk her kararında yanında olmazdı. En ufak felakette bağırıp isyan edecek iradeye sahip insanlar vardı. Kimisi de "Bey'im bu kararı verdiyse bir bildiği vardır." Der destek olurdu. Halk hiçbir zaman topyekûn memnun olamazdı. Güzel bir niyetle yaptığın icraate bir kısım insan dua ederken bir kısmı söylenir dururdu.
Gencer Bey de işte böyle bir hengamenin içindeydi. Neyse ki obanın yiğitleri ona çok sadıktı. Zaten Pars Kağan'a hayret etmesinin sebebi de buydu. Onu genç yaşta yetişmesi için Orhan Bey'in yamacına göndermişti. Daha çocukken belliydi nasıl yiğit güçlü bir savaşçı olacağı. Koyunları otlatırken koskoca bir sürüyü düştükleri kuyudan tek başına kurtarmıştı. Şimdi ise önünde diz çökmüştü.
Derince bir nefes aldı Gencer Bey. Ardından gürledi:
-Anlat!
Pars Kağan yaralı kolunu göstererek başladı anlatmaya:
-Orhan Bey'in verdiği görevden dönüyor idim. Tam obama varacağım vakit sınırdan pusat sesi duydum. Koşar adım gittiğimde bizim yiğitleri İlterişoğulları ile savaşırken buldum. İçlerinden birine uzaktan hançer fırlattım. Göğsüne saplandı sivri hançer. Bağıra çağıra yerlere yattı. Meğersem İlteriş Bey'in damadı Kutay Alp imiş.
-Ölmüş müdür?
Diye sordu Gencer Bey. Öldüğünü bilirdi de teyit etmek içindi bu suali.
-Öldü.
Dedi Pars Kağan. Gencer Bey pusatının sapıyla uğraşarak:
-Senin ne işin vardı obada?
-Tam savaşmaya yeltenmiştim ki karşı obanın alplerinden biri ok fırlattı. Koluma saplandı. Çamlıklardan yuvarlanıp başımı vurdum. Bayılmış kalmışım.
Dedi utanarak. Ardından devam etti:
-İlteriş Bey'in kızı buldu beni. Kim olduğumu, hangi obadan olduğumu anlamadılar. Şifahaneye götürdüler. Beni Orhan Bey'in yiğidi olarak bilirler. "Yabancı" diye seslenirler.
Gencer Bey yukarı aşağı salladı başını. Anlamıştı Pars Kağan'ın planını.
-Demek onlardan biri gibi davranıp bize havadis getireceksin.
Pars Kağan başıyla onayladı. Hoşuna gitmişti Gencer Bey'in. Kolunu kartalın pençesi gibi kavradı Pars Kağan'ın. Bir çekişte ayağa kaldırdı. Sarılıp sırtına yumruğuyla vurdu. Pars Kağan, nihayet haklı gururunu yaşıyordu.
-Hoş geldin yiğit alpim. Pars Kağan! Git anana, kardaşlarına sarıl.
Dedi otağın dışına yollarken. Kuvvetini dizlerine verip ayağa kalktı Pars Kağan. Otağdan çıkarken yarı boyunda eğilip selam verdi beyine. Çıkar çıkmaz ise kapıya dayanan Alçiçek Hatun'u gördü. Kendisini kandırdığı için görmezden geldi onu. Alçiçek mavi gözleriyle süzdü genç delikanlıyı. Ardından peşine takıldı. Ansızın duruverdi ve arkasını döndü Para Kağan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pars İle Karaca
Fiksi Sejarahİki düşman beylik... Bir yiğit komutan Pars Kağan. Bir güzel bey kızı Karaca Hatun. Aşk ve ihanet, savaş ve barış... Bu hikaye tamamen kurgudur.