🏹 9 - Prenses Milonia

166 44 0
                                    

-Babam Boğaçhan'la görüşmemi ister.

Bunu zaten ön görmüş olan Pars Kağan huzursuzca yerinde öne doğru doğruldu.

-Vaktiyle sana demiştim.

Karaca Hatun bıkkınlıkla başını kendisine doğru çektiği dizlerine koydu.

-Sana hiçbir şey anlatmadım say.

-Tamam tamam dinleyeceğim. Anlat.

Yeniden sözüne güvenip anlatmaya koyuldu.

-Ne için böyle eder babam? Ağabeylerim, kardaşlarım yuvasını kurduysa ben ne edeyim? Yüreğimin acısını kimse görmez mi?

Yüreğinin acısının sebebi otururdu karşısında. Pars Kağan, sanki Kutay Alp'i kendisi öldürmemiş gibi cevap verdi:

-Ben görürüm. Kolay değildir. Sevdiğini yitirdin.

-Elin yabancısı bile görürken babam ne diye evlenmemi ister? Acımdan dağlara bayırlara vururum kendimi. Bu otu çiçeği toplarken nefes alırım. Söyle yabancı...

Dediğinde "elin yabancısı" sözünün etkisinden hala çıkamayan Pars Kağan bakışlarını Karaca kıza çevirdi. Karaca Hatun dolu gözlerle devam etti:

-...söyle ben ne edeyim?

-Neden Boğaçhan'la izdivaç düşünmezsin? Bey oğlu değil midir?

Sorduğu soruyla Karaca kıza aklı sıra pusu kuruyordu Pars Kağan. İlteriş Bey'in kızı için Boğaçhan'ı düşünmesi bir yandan onu korkutsa da; Karaca'nın Boğaçhan'ı istememesi ufak ufak mutlu etmişti kendisini. Lakin anlamadığı husus Karaca sadece Boğaçhan'ı değil hiçbir adamı istemiyordu. Yüreğinin acısı tesirini koruyordu.

Durdu ve yutkundu bu soruya karşın. Ardından gözlerini kapadı ve:

-Bey oğlu olsa ne olmasa ne? Şu çarpan yüreğim onun için debelenmiyor.

-Lakin seni mutlu edebilir.

-Ben onu edemem.

-Neden edemeyesin?

-Anlamaz mısın yabancı? Nişanlım Kutay'ın acısı hala tazedir. Seneler yetmez bu ateşin sönmesine.

Karaca kızın gözünden savrulan yaşlar Pars Kağan'a sert bir tokat misali çarpmıştı. Nişanlısını öldüren, kalbinin böyle yanmasına sebep olan kişiydi Pars Kağan. İmkansızı istiyordu. Her şey önünde engeldi. En büyük sorun ise İlteriş Bey'in kızıydı Karaca Hatun. Kafasındaki derin dehliz çukuruna düşmeden evvel Karaca Hatun seslendi.

-Söyle Pars Kağan... Ben şimdi ne edeyim?

Çalılıklardan gelen sesle Pars Kağan cevap vermeden kılıcını eline aldı. Göğsündeki haç işaretli gerdanlıkla beraber, yüzü gözü toz toprak içinde olan genç bir kadın koşarak düştü önlerine.

-Yardım...Yardım...

Diye inledi bozuk lisanıyla. Hemen peşinden Bizans askerleri sardı dağın başını.

-Kızı verin, size dokunmayalım!

Dedi öndeki kilolu olan asker. Pars Kağan genç kızın gözlerine baktı. Kız yalvarırcasına salladı başını sağa sola.

-Ne istersiniz bu kızdan?

-Tekfur Julian'ın kadını. Ona ait.

Genç kız korkarak öne doğru yaklaştı ve bağırdı:

Pars İle KaracaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin