Peter Pettridgew

335 36 32
                                    

Genç kız gözlerini yavaş yavaş kırpıştırarak açtığında karşısında sadece karanlık vardı. Kabus mu görüyordu? Etrafını yokladı. Hala yataktaydı. Bacaklarını kendine toparlayıp yastığı göğüsüne doğru bastırdı. Hızla nefes almaya başlamıştı.

Rüya görmüyordu. Ama ertaf hala karanlıktı ve ışık çok uzaktaydı. Asasını aradı ama evin içinde bir yerlerde bırakmış olabileceği fikriyle elini boynuna götürdü. Ne zaman korksa ya da strese girse boynu kasılırdı. Elleri titremeye başlamıştı.

"Harry." Sesi çıkmıyordu. Fısıldayarak odanın bir yerlerinde olduğunu düşünüğü Harry'e seslendi. "Harry!"

Sesi biraz daha güçlü çıkmıştı. Gelen tıkırtılarla aniden kafasını karanlık koridora doğru çevirip olduğu yerde daha da küçüldü. Midesi bulanmıştı bu garip his yüzünden. "Jeyjey!"

Tam önünden gelen ince gıcırtı sesiyle birlikte hızlıca yastığına sığınıp titremeye başladı. Ash'in de hassas karnı buydu işte. Karanlık.

"Lumos!" Genç çocuk gelen sesle irkilerek uyanmıştı. Havanın çoktan karardığını farkedip direkt Ash'i aramaya başlamıştı gözleri. Ona sesleniyordu. Puftan kalkıp hızla asasını eline aldı ve etrafa ışık yaymaya başladı. Yatağın üstünde küçücük top gibi kıvrılmıştı genç kız.

Hızla odanın ışığını açtı ve yatağın kenarına gelip genç kızın üzerindeki yastığı kavradı. "Esty! Benim, bırak yastığı!" Genç kızın yastığı ellerinin arasından çekilir çekilmez karşısındaki bedene sarıldı. Harry kaçınılmaz olarak yatağın üstüne düştüğünde genç kız sıkıca ona sarılıyordu.

Harry buruk bir gülümseme ile titreyen bedene kollarını sardı ve saçlarını okşamaya başladı. Birkaç dakika sonra, Ash yavaş yavaş kendini telkin etmeye başladığında kendini Harry'den ayırdı ve yatağın üstünde doğruldu. Nefesini daha yeni kontrol altına alabilmişti.

"İyi misin?" Harry gözlüklerini düzeltip yatağa attığı asasını eline aldı. "Nox." Işık sönünce onu arka cebine koydu ve tekrar Ash'a döndü. Genç kız kafasını aşağı yukarı hızlıca sallamış, yataktan çıkıp hissizce gardolaba yönelmişti. Harry'de arkasından geliyordu.

"Babamın tişörtlerinden birini giymek istiyorum. Sen seç."

"Ben mi?"

"Tarzlarınız benziyordu. Senin beğendiğin kıyafeti giyersem sanki babamın beğendiği kıyafeyi giymişim gibi hissederim. O yüzden lütfen seç." Harry yanaklarının kızardığını hissedip hemen dolabın içini karıştırmaya başladı.

Birkaç saniye sonra bulduğu mor ve beyaz karışımlı uzun tişört ile geri çekilip Ash'a bakmaya başladı. Ash tişörtü inceleyip eline aldı ve lavaboya geçip hızlıca üstündeki kısa gömleği çıkardı ve tişörtü üstüne çekip saçlarını düzeltti. Lavabodan çıktığında Harry onu kapıda bekliyordu.

"Biliyor musun?" diye mırıldandı genç kız Harry'in elini kavrarken. Annesini ait olan başka bir şalı da omuzlarına atıp ilerlemeye başladılar. "Ailem Yunan Mitolojisinde bulunan bir ana çok inanırdı. Hele ki babam." Odadan çıktıklarında Harry'in elini bırakmadan kapıyı yavaşça kapadı.

"Bu inanışta ruh eşleri serçe parmaklarından kırmızı bir iple bağlıdırlar. Tanrı onları bağlaması için melekler görevlendirir. Doğdukları ilk anda melekler gelip onları bağlar. Ve ne kadar uzak olsalar, ne kadar inatçı olsalar ya da ne kadar birbirlerini sevmeseler bile o ip asla kopmaz. Çünkü her geçen saniye o ip gerilir ve onlar birbirini bulsun diye çaba harcar." Genç kız derin bir nefes alıp Harry'in elini biraz daha kavradı.

"Bu kişilerin hikayeleri, yaşadıkları ya da yanlarındaki kişiler değişse bile asla kaderleri değişmezmiş. Artık birbirlerine habersizce bağlı olan bu ruh eşleri gün gelir birbirlerini bulurlar. Buldukları zaman da birbirlerini asla yalnız bırakmaz ve mutlu bir yaşam sürerlermiş. Babam da hep buna inanırdı." Asasını arka cebine koyup devam etti.

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin