Let It Be Like a Fuzzy Memory

183 22 14
                                    

"Ash? İyi misin?" Genç kız acıyan göz bebeklerini yanındaki kıza çevirip kaşlarını kaldırdı. Tüm neşesi çekilmiş gibiydi. Hermione ona bakan beyaz suratı görünce gözlerini biraz daha kıstı. Ron, Ginny, Neville ve Fred ile George'de onlara bakıyordu. "Sen uyumadın mı?"

"Pek uyku tutmadı Hermione. Neden ki?"

"Korkunç görünüyorsun Ash."

"Teşekkürler Fred. Teveccühün." Ash gözlerini devirip masadaki çatalla oynamaya devam etti. İnanılmaz bir karın ağrısı çektiği için de diğer eliyle karnını okşuyordu. "Hey, karnın mı ağrıyor?"

Yanına oturan Harry'e gülümseyip hızlıca kafasını çevirdi ve dişlerini sıktı. Harry onu yanağından öperken gözlerini kapadı, yapamazdı. Yapamazsın Ash, öldüremezsin. Kendin için Harry'i öldüremezsin!

"Ash?"

"Ha?"

"Sen iyi misin?" Harry hızla elini genç kızın anlına doğru götürmüş, Ash fark edince kendini geriye çekip elin alnına dokunmasını engellemişti. "Hey? Ateşini ölçecektim."

"O gün ki gibi canının yanmasını istemiyorum Harry."

"Merlin, hala o konuda mısın sen? Anlık bir şeydi Ash. Bu kadar irdeleme." Ash omzunu silkip tekrar önüne döndü. Harry'e bakmak istemiyordu. Onu böyle üzeceği için kendinden utanıyordu. Bir kere olsun o yılana kötü davransaydın şimdi mutlu olurdan aptal et torbası!

Dişlerini sıkıp elinin altındaki tişörtü biraz daha sıktı. Burnundan soluyor gibiydi. "Ash, karnın ağrıyorsa revire gidelim. Ne dersin?"

"Çok ağrımıyor."

"O yüzden mi kızardın ve tişörtünü sıkıyorsun Ash?" Yavaşça kendini bıraktığında ne yaptığının farkına varmasıyla ağlama isteği içine doğmuştu genç kızın. Yere vurarak ağlamak, çığlık çığlığa söylenmek istiyordu. Ona olan nefretini başka hangi türde gösterebilirdi ki?

Tüm gece boş duvarı izlemekten başka hiçbir şey yapmamış ama gün doğarken aklına hiçbir kaçış yolu gelmemişti. Mecburdu işte, yaşaması için bırakması gerekiyordu. Yanındaki hırkaya uzanıp yavaşça sıktı, kumaş avucunun her zerresine değiyor gibi hissediyordu. Hızla yerinden çekip Harry'e uzattı. "Bunu almanı istiyorum."

"Bu zaten benim Ash."

"Tamam işte, sende kalsın artık. Hırkanı istediğimi düşünmüyorum." Ne kadar çabalasa bile gözlerinin içine dik dik bakamıyordu bile, zaten kaç gündür her şımarıklığı ile çocuğu bıktırmamış mıydı?

"Ash, bunu çok sevdiğini söylemiştin."

"Sende seviyordun, sende kalsın. İstemiyorum artık o hırkayı." Harry önce anlamamış gibi gözlüklerinin arkasından ona bakan kızarmış iki göze baktı, daha sonra da eline tutuşturulan hırkaya. Yüzüne gülümseme yayılırken Ash ne olduğunu kavrayamamıştı bile. "Hm, anladım."

"Ne? Ne anladın?"

"Hırkada artık benim kokum yok ve giyeyim diye bana veriyorsun, pekala."

"Harry, hayı-"

"Ben bunu yıkayıp senin istediğin gibi yaparım, problem yok." Harry hızla kızın saçlarını karıştırıp hırkayı bacaklarının üstüne koydu ve Ron ile sohbet etmeye başladılar. Ash anlaşılmamanın verdiği hisle daha da ezik hissediyordu şimdi. Ayrılan taraf Harry olsun istiyordu, en başından beri.

Kendisi ayrılırsa Harry'in hala onu seveceğine dair bir teori oluşturmuş, o günden sonra uykusuz kaldığı her gece bunu düşünmüştü. "Şimdi bu planım da suya düştü."

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin