Fingers That Meet the Lip

217 25 21
                                    

"Seni uzun süredir yakından tanıyorum Ash. Belki de senden bile daha çok tanıyorum. Çünkü sen kendinin bile farkında değilken ben senin farkındaydım." Derin bir nefes alıp yere bağdaş kurduğunda Ash'te robotik hareketlerle karşısına kurulmuştu.

"Muhtemelen sen benden hoşlanmadan önce ben senden hoşlanıyordum Ash. İlk zamanlar sana uzak ve kötü davranırsam soğurum ve arkadaşlığımız ilerler diye düşünmüştüm. Daha sonra inanılmaz üzüldüğünü farkettim, seni bu kadar üzmek ne sana ne bana hiç iyi gelmiyordu. Sonra sana önceden olduğundan da yakın olmaya başladım, hem kendim için hem de o kötü dönemlerden hızlıca çıkman için. Hatta belli bir yere kadar sana baban gibi davranmaya bile çalıştım. Kısacık ve başarısızlıkla dolu bir denemeydi." İkisi de kıkırdayıp birbirlerine tekrar döndüklerinde bu gece ya barışacaklarını ya da bir daha asla barışmayacaklarını biliyorlardı.

"O zamanlar sende benden hoşlanıyorsun sanmıştım. Yani, hoşlanıyormuşsun da ben- neyse, anladın işte. Sonra Adrian ile iyi geçinmeye başladın. Ben, ondan hoşlandığını sandım. Geceler boyu bunun huzursuzluğu ile uyumadım, Adrian'a her güldüğünde içimden bir parça kopuyordu resmen. Sen beni sevmiyorsun, ben de seni sevmeyeyim o zaman dedim, kötü davranmaya başladım. Sen her zaman olgundun, bana inatçı küçük bir çocuğun annesi gibi sevgiyle yaklaştın ama inadım seni bile yendi. Bir yerden sonra vazgeçtin benden, ben bu vazgeçilme ile baş edemedim, sana karşı daha da sinirlendim. Sen benim tavırlarım yüzünden, seni yalnız bırakmam yüzünden kendine zarar vermeye başladığında içimde kendime olan sinirim ve hırsım öylesine açığa çıkmıştı ki sana daha çok zarar verdim. Kısır döngüdeydim, kafayı yiyordum Ash! Sen benim yüzümden kendine zarar veriyordun ve ben bu bahaneyle seni daha çok yalnız bırakıyordum." Ash kopardığı tırnak etlerinden kafasını kaldırmadan Harry'i dinlemeye devam ediyordu. Tüm olaylar bu akışta ilerliyordu, aynen dediği gibi oluyordu her şey.

"Sonra senin hayatın her defasında daha çok riske girmeye başladı. Bir yandan benimle, bir yandan Quidditch'le bir yandan da Remus'la ilgilenirken eridin gittin. Hastane kanadından çıkamaz oldun, bunun ağırlığı altında ezildim. O zamanlar Cho çıktı karşıma işte, Cedric için bir iyilik istedi benden. Belki onunla yine yakın olursam beni sevdiğini anlarsın diye saçma bir düşünceye giriştim. Seni yiyip bitirdiğimi, içten içe öldüğünü fark etmeden devam ettim hayatıma. Seni öylesine çaresiz bıraktım ki öldürmeyi bile düşündün, biliyorum. Sonra, o gün işte.. Sen bana aşkını itiraf edince ne yapacağımı bilemedim Ash. Sana sarılmak, öpmek ya da herhangi bir sevgi gösterisinde bulunmak istiyordum, yapamadım. Daha da kalbini kırmaktan başka bir bok yapamadım. İçim Adrian'ı öldürmekle dolup taşıyordu, o gece Adrian gitmeseydi ben bugün burada olmazdım." Ash yavaşça gözlerini kaldırıp titreyen yeşil göz bebeklerine baktı. Gerçekten pişman görünüyordu, perişandı.

"Ama şimdi ne Adrian engeli var, ne Cho, ne de belirsizlik. Birbirimize karşı açığız Ash, engelleyecek hiçbir şey kalmadı. Lütfen, son bir şans istiyorum. Eğer yine başaramazsam tamamıyla vazgeçeceğim, yemin ederim. Ama son kez şans tanı, öyle iyi hissettireceğim ki seni eski şanslarımdaki kırıklarının hepsini toparlayacağı-"

Harry omzuna sarılan çift kolla duraksayıp şaşkınlıkla etrafına baktı. Ash histerik iç çekişlerle kafasını genç çocuğun boynuna yaslamış, sıkıca sarıp sarmalamıştı. Harry'de çok geç olmadan kollarını genç kızın beline sarıp sıkıca kendine kenetledi. "Harry bu şansı da hiç edersen seni yok ederim. Yeryüzünde Harry James Potter diye biri kalmaz, anlıyor musun?"

Harry hızla kafasını sallayıp gülümseyerek kendini biraz daha kızın omzuna ittirdi, uzun zamandır hiç böyle iyi hissetmiyordu. "Seni o kadar çok seviyorum ki eğer bir gün hayatımdan temelli çıkarsan ne yapacağımı hiç düşünmedin. Varlığına çok alışığım Ash, en küçük şeye gurur yaparken adını bile hatırlamayan biri oldum. Bazen kırılıyorum, bazen kırıyorum, bazen birbirimize çok ağır konuşuyoruz ama senden hiçbir zaman nefret etmeyeceğim. Sen benim her şeyim oldun, bir gün gidersen yatağımda kafayı yemekten başka bir şey yapmam galiba. Sana bakmak, senin kokunu almak, sarılmak hatta yanında olmak bile huzur veriyor, umarım bir gün birbirimizden nefret etmek ya da ayrı kalmak zorunda kalmayız. Yoksa dayanamam."

La Douleur Exquise | Harry Potter FanfictionHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin