9. Bölüm AYRAZ

1K 42 17
                                    

Ayşe Yüksel

"hala ya bak gerçekten iyiyim ben!!! Merak etme. Bak geç kalacaksın okula"

"kızım nasıl bırakıp gideyim seni bu halde. Baksana konuşamıyorsun bile"

"halacım zaten yataktan çıkmayı düşünmüyorum. Eğer gerçekten kötüleşirsem ararım seni. Hem kızlarla konuştum onların dersi erken biteceği için yanıma gelecekler"

"off peki tamam. Ama fenalaşırsan arayacaksın yoksa çok pis bozuşuruz ona göre"

"o iş bende merak etme sen"
Halam son bir kez ateşimi kontrol edip anlımdan öptükten sonra gitmişti. Poyraz la hastaneye gittiğimizde doktor yüksek derecede ateşinin olduğunu ve bir hafta boyunca dinlenmem gerektiğini söylemişti.
Bana kalsa yarın çıkıp giderdim kampüse ama halam birazcık pinpirikli biri olduğu için mecburen evde kalmıştım. En azından kaldıysam keyfini çıkarmak amaçlı bilğisayarımı ve akşam gizli gizli aşırdığım aburcuburları yatağımın altından çıkarıp güzel bir dizi izleyebilecektim. En azından kapı sert bir şekilde çalınıncaya kadar düşüncelerim bu yöndeydi.
Hadi ama bu saatte kim gelebilir ki. Ayrıca bizim burada tanıdığımız kimse de yoktu. Acaba kargo'cu falan mı ya. Bence hiç duymuyormuşum gibi başımı yastığa geri koyduğumda çalıp çalıp gider diye düşündüm ama beş dakika boyunca hiç durmadan zile basınca sinirlenip üşüdüğüm için yorganımı da sırtımdan ayırmadan odam'dan çıktım. Umarım önemli birşey getirmiş olsun yoksa gerçekten çok kötü olacaktı. Sinirle hala zili çalan kapıyı açtığımda karşımda kesinlikle bir eli zilde diğer eli cebinde kapıya yaslanmış yüzünde psişkin gülüşüyle poyrazı beklemiyordum.

"n'aber fındık ama kızarmış burun?"

Hafifçe dudaklarımı ıslatıp yavaşça gülümsedim ardından hiç poziyonumu bozmadan kapıyı sertçe kapatıp odam uzak olduğu için salona doğru yürüdüm.
Üzğünüm ama başka bir zaman olsaydı evime alabilirdim onu ama şuanda sadece kendime odaklanma gerekiyordu. Bu yüzden ayaklarımı sürüyerek mutfağa girip dolaptan suyu çıkarıp arkamı döndüğümde çığlık atıp elimdeki şişenin düşmesine sebep oldum.

Daha doğrusu ben değil de benim evimin tezgahına oturmuş ayaklarını sallayarak elma yiyen poyrazdı.

Siniler ellerimi belime koyup

"sen nasıl girdin içeriye?" poyraz umursamaz bir tavırla omuz silkip

"camı açık unutmuşsunuz bende ordan girdim. Ayrıca ne diye unutuyorsun ya benim yerime başka biri girseydi." dudaklarımın arasından bir hah sesi çıkartıp

"merak etme tatlım kimse senin kadar deli değil. Girmezler yani hele birde kapıdan almadığım kişiler"  poyraz mutfağın içinde dolaştırdığı gözlerini aniden bana çevirip

"sen az önce bana tatlım mı dedin ben mi  yanlış duydum?"

"tatlım mı? Evet'de ne var bunda?"

"yaaa tatlınmıyım gerçekten de? Biliyormusun hep bana şerbet gibi çocuksun derler. Demekki doğruymuş" dudaklarımın arasından ufak bir kıkırtı çıkmıştı

"biliyormusun bende şerbetli olan herşeyden nefret ediyorum. Demekki bu yüzden anlaşamıyorum seninle"

Poyraz anında gözlerini büyütüp tezgahtan inmiş birkaç adımda tam önümde durarak az önce ki neşeli sesinin aksine daha durgun ve ciddi bir yüz ifadesi takınıp
"gerçekten de benden nefret mi ediyorsun?"

Yutkunup bakışlarımı ondan çektim. Tamam her ne kadar da anlaşamıyor gibi görünsekte nefret kelimesi biraz ağır kaçıyordu. Ayrıca ben nefret ettiğim kişilere davranma şeklimle poyraza davranma şeklimin arasında dağlar vardı.

AŞKTAN DA ÖTE!!!! ( AYRAZ) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin