"Günün nasıl geçti bakalım?" Seokjin, Joohyun'un uzattığı tabaklara teker teker koyduğu, dumanı tüten köri ve pilavın kokusunu içine çekti.
Joohyun, kızdaki durgunluğu anlamak ister gibi yüzüne bakıyor ama çözemiyordu.
Seokjin de durumu henüz anlamamıştı ama kızın en sevdiği yemeği yapmak için gerçekten uğraşmıştı. Belki durumu çözebilirlerdi. Ama köri tabağını kızın önüne koyduğunda onun istifini hiç bozmadığını fark edince umutsuzluğa kapıldı.
Kendisi de masaya oturduktan sonra kızın iki yandan toplanmış saçlarını okşadı. “Yerin-ah. Bir problem mi var?”
Yerin omuzlarını silkti. Umursamıyormuş gibi görünmeye çalıştığı barizdi. “Öğretmenim ödevimi hiç beğenmedi.”
Pekala, bu garipti işte. Yerin küçüklüğünden beri çok mükemmeliyetçi ve kusursuza yakın şeyleri seven bir yapıya sahipti ve anaokuluna başladığından beri tüm çalışmaları mükemmele yakındı. Seokjin onun bu yönünü Hee Jin’e benzetiyordu. Arkadaşının aynı kendisine benzeyen bir kızı olmuştu.
“İyi de, ödevinde bir sorun mu vardı? Eminim çok uğraşmışsındır.”Bu soruyla kızın gözleri doldu. “Bilmiyorum.” Dedi. “Beğenmemiş.”
Joohyun ılımlı ses tonuyla katıldı konuşmaya. “Yerin, bize ödevini getirebilir misin? Biz de bir bakalım, belki yanlış bir yeri vardır?”
Bu sözlerle küçük kız birden hırçınlaşarak tiz bir sesle, “Her şey doğruydu!” diye bağırıp masadan kalkıp koridora yöneldi.
Seokjin’le Joohyun birbirlerine bakarken, Joohyun kendisini gösterdi. “Yanlış bir şey mi söyledim?”
“Hayır yavrum, söylemedin. Anlayacağız bakalım.”
Kısa bir süre sonra kız elinde büyük boy, kırmızı bir kartonla geri geldi. Kartonu Seokjin’in önüne bıraktıktan sonra yerine dönüp başını eğdi.
İlk bakışta kötü olan hiçbir şey yoktu. Ödev, bir soy ağacı hazırlamak üzerineydi. Resimler düzgün bir şekilde yapıştırılmıştı, hatta kız bir çerçeve oluşturmak için fotoğrafların etrafını desenli bantlarla çevrelemişti. Seokjin’in annesi ve babası, erkek kardeşi, Joohyun’un ailesi, en son Yerin’in küçük bir vesikalığı. Anaokuluna kayıt yaptırmak için çektikleri resim. Hepsi doğru oklarla yerleştirilmişti.
Seokjin, çocuğu tekrar sinirlendirmekten korkarken alçak sesle mırıldandı. “Ben burada bir problem göremiyorum. Öğretmeninin beğenmediğine emin misin?”
“Orada.” Dedi boğuk bir sesle kız. “Altta yazıyor.”
Gerçekten de altta, Seokjin’in dikkatini çekmeyen, küçücük yazılmış bir not vardı. ‘Soy ağacı için gerçek ailenin fotoğraflarını kullanmalısın Yerin.’
Joohyun ve Seokjin, bu notu okuduktan sonra mutfakta küçük bir sessizlik oldu. Yemek faslı çoktan başlamadan bitmiş, tabaklardaki yemekler gibi Seokjin’in elleri de soğumuştu. Doğru kelimeleri bulmak istiyordu ama beyni bomboştu.
Yerin’i anaokuluna yazdırırken öğretmeniyle bu durum hakkında konuşmuşlar, Yerin’in biyolojik ailesi olmadıklarını söylemişlerdi ancak öğretmenin böyle bir dikkatsizlik yapabileceğini tahmin etmemişlerdi. Belki kötü bir niyeti yoktu, soy ağacının biyolojik aileyle yapılmasının daha ‘doğru’ olacağını düşünmüştü ama burada gerçek ‘doğru’ neydi ki? Böyle hassas bir konuda, tek bir doğru var mıydı ya da?
Kıza ne dese boş olacak gibiydi. Ama yine de kendini gülümsemek için zorlayıp başını kaldırdı. Kelimelerini dikkatle seçmeli, çelişkili şeyler söylememeliydi. Sanki kafasının arkasında bir bıçak varmış gibi tedirgindi. “Öğretmenin ödevinin yanlış olduğunu söylememiş ki. Sadece belki bizi değil de, anne ve babanı kullansan daha iyi olabilir diye söylemiş.”
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh!Baby Series: My Sunshine✔
Fanfiction"Bunu biliyor muydun?" diye sordu Seokjin. Joohyun başını iki yana salladı. "Hayalini bile kurmadım." Seokjin beşikte onlara bakan küçük kıza baktı. "Merhaba gün ışığı. Yeni ailene hoş geldin." Oh!Baby Series {5} The fifth book.