Seokjin günlük hayatında bu kadar çok şarkı söyleseydi, muhtemelen bir sanatçı olacağını düşündü. Artık söyleyecek şarkı da kalmadığında, "Que Linda Manito" isimli eski bir İspanyolca ninniyi mırıldanmaya başladı.
Bir yandan da beşiğin üstündeki dönencenin ipini çekip huzurlu melodilerle birlikte üstündeki pelüşten güneşin, ayın, yıldızların ve gezegenlerin sırasıyla dönmesini izledi.
Ama onun bile uykusunu getiren bu ninni, dönence, loş ışık ve sallanan beşik dörtlüsü, Yerin'e işlemiyordu bile. Beşiğinde yatan bebek kocaman açtığı gözleriyle Seokjin'e bakıyordu. Gözlerinde uykudan ibare bile yoktu. Seokjin'in beşiği sallamak için boyalı ahşabı kavrayan parmakları ağrımaya başlamıştı artık. Bir doktor olarak, bu parmakları daha uzun yıllar kullanmayı düşündüğü için biraz endişelenmişti.
Artık iyiden iyiye uykusu gelmişti. Tek istediği Yerin'in artık uyumasıydı ama Yerin'de uykunu belirtisi bile yoktu.
Joohyun'un yaklaşan sergisi için, bir önceki gece sabaha kadar çalışmış olması işin tuzu biberi olmuştu. Gece yarısı yaklaşmadan, kız koltukta uyuyakalmıştı.
Onu odasına taşıyan Seokjin, kızın kıpırtısız uyuyuşundan ve taşırken hiç uyanmamasından çok yorgun olduğunu anlamıştı. O yüzden şimdi onu uyandırıp, "Biraz da sen bak, benim uykum geldi." demeye vicdanı el vermiyordu.
En sonunda kızın beşikte uyuyamayacağı kanaatine varınca, beşiğe eğilip kızı üzerindeki battaniyeyle birlikte sarmalayıp kucakladı. Gidip köşedeki sallanan sandalyeye oturup biraz da orada sallanmayı düşündü.
Kızın saçlarını ve ellerini öptükten sonra yavaş bir hızla sallanarak bir yandan da bebeği pışpışlıyordu. Aslında sallanan sandalye sonuç vermişti, ama Seokjin için.
Seokjin'in zaten gelmek için bekleyen hazır uykusu, sallanan sandalyede daha baskın hale gelmişti. Başı sık sık göğsüne düşünce bu saniyelik uykularından sıyrılıyor, Yerin'in uyuyup uyumadığını kontrol ediyordu.Yerin uyumuyordu. Seokjin artık bir ağlama krizinin eşiğinde olduğunu hissederek melodiyle söylenmeye başladı. "Artık uyusan mı Yerin-ah, çünkü benim pilim bitti/
Senin uykun gelmedi belki ama, benim çok uykum geldi."Muhteşem şarkısına yeni bir cümle daha ekleyecekti ki kapının pervazına yaslanmış olan bedenin sesiyle kafasını kaldırıp oraya baktı.
"Senin huzursuzluğunu ve sabırsızlığını hissettikçe asla uyumaz. Ben halledeyim."
Üzerinde uzun, mor satenden bir sabahlık olan kız hızlı hareketlerle sabahlığının belini saran kuşağına ikinci düğümü attıktan sonra sallanan sandalyeye yöneldi.
Cildinin beyazlığı ve saçlarının cansız biçimde omuzlarından aşağı dökülüşü Seokjin'e kızı hala yorgun olduğu izlenimini verdiği için itiraz etti. "Yatağa geri dön Joohyun. Hepi topu 3 saat uyudun. Bu gece dinlenmelisin."
Joohyun başını iki yana sallayarak reddetti. "Ben iyiyim. Dinlendim. Hem böyle giderse ikiniz de uykusuz kalacaksınız, sen uykusuzluktan ağlamak üzeresin."
Seokjin ona hak verdi, ağlamak üzereydi gerçekten ama yine de dün gece hiç uyumamış, bugün ise sadece üç saat uyumuş olan Joohyun'a bebeği bırakıp sonra gidip saatlerce uyumaya vicdanı izin vermezdi. O yüzden ayak diredi. "Olmaz dediysem olmaz. Sen de uykusuzsun."
Joohyun gülümsedi. "Tamam o zaman, birlikte halledelim. Sonra doğru düzgün bir uyku çekebiliriz. Önce Yerin'i benim kucağıma ver çünkü senin kucağında uyumayacağını anladık."
Yumuşak hareketlerle Yerin'i hiç sarsmadan kendi kucağına geçirdi ve Seokjin'in boşalttığı sandalyeye yerleşti.
Onun Yerin'i pışpışladığı, Seokjin'in ise adeta konser verirmişçesine arka arkaya ninniler, şarkılar ve eski halk türküleri yani aklına gelen her türlü melodik eseri seslendirdiği bir saatin sonunda, Seokjin ağrıyan ses tellerini dinlendirmek için durdu ve Joohyun'la dalga geçti.
"Woah Noona! Ne aura ama, cidden mışıl mışıl uyuyor şu an!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh!Baby Series: My Sunshine✔
Fanfiction"Bunu biliyor muydun?" diye sordu Seokjin. Joohyun başını iki yana salladı. "Hayalini bile kurmadım." Seokjin beşikte onlara bakan küçük kıza baktı. "Merhaba gün ışığı. Yeni ailene hoş geldin." Oh!Baby Series {5} The fifth book.