Chapter 4: Rain, Candle and Talks

720 84 70
                                    

"Bu gece durmayacak gibi." Seokjin yaslandığı pencereden yağmura bakarken söylendi.

Joohyun da kucağındaki Yerin'le pencereye yaklaştı. "Gittikçe hızını arttırıyor sanki."

O sırada bir şimşekle aydınlanan gökyüzü, Yerin'i ürküttü. Kollarını uzatıp Seokjin'in kucağına uzandı. Seokjin de memnuniyetle kızı kollarına kabul edip onu kucakladı.

Arkadan gelen gök gürültüsüyle birlikte bir anda salon da dahil olmak üzere tüm evin ve sokağın ışıkları kapandı.

"Eh?" Yerin'den bir şaşkınlık ifadesi geldi. Seokjin kızın karanlıktan korkabileceğini tahmin edip telefonunu çıkarıp fenerini açtıktan sonra etrafta fener ya da mum olup olmadığını kontrol etti.

Joohyun da etrafına bakınıp sordu. "Ne yapacağız?"

Seokjin Yerin'i kucağında hafif hafif sallarken mırıldandı. "Öncelikle, ışık bulmamız gerek. Yerin korkmasın."

Joohyun el yordamıyla mutfağa yöneldi. "Mum bulabilirim belki."

Çekmeceleri hızlı hızlı açıp kapattıktan sonra zafer dolu bir sesle söyledi. "Buldum!"

Sonra ocağı yakıp büyük mumu tutuşturdu.

Mumla yanlarına doğru adımlarken gözlerini ileri sabitledi. "Seçilmişler için geldim."

Seokjin gözlerini devirdi. "Korkunç bir oyunculuk. Ayrıca, kızımı korkutma sakın."

Joohyun omuz silkti. "Benden korkmaz. Teyzesiyim ben onun."
Dediklerini onaylar gibi, Yerin ellerini çırptı ve güldü.

"İşte bu!" Joohyun gülümseyip elindeki mumu ünitenin önündeki şamdana oturttu.
Sonra Seokjin'e döndü. "Şuraya yaklaşın. Şimşek çakarsa camın yanında korkmasın."

Şamdanı ortadaki sehpanın üzerine koyan Joohyun kendini üçlü koltuğa bıraktı.

Seokjin de kenarda berjerin üstünden limon sarısı bebek battaniyesini alıp Joohyun'un yanına oturdu.

Yerin bir süredir loş ışıkta durmaktan dolayı mayışmıştı, aynı zamanda Seokjin de onu yavaş yavaş salladığı için iyice gözleri gidiyordu. O yüzden Seokjin onu kucağına yatırıp battaniyeyi üstüne örttü.

Onu hafif hafif sallarken Joohyun ayaklarını toplamış, sırtını koltuğun koluna yaslamış biçimde ikisine dönmüş, onları izliyordu.

Seokjin ona bakıp alçak sesle mırıldandı. "Bakalım, bez ve mama az kaldı. Ayrıca sebze de yok. Yarın alışverişe çıkalım."

Joohyun sadece başını salladı. Sanki onun da uykusu gelmiş gibi, yumuşak bakışlarla bakıyordu. Seokjin'e karşı hiç takınmadığı bir ifadeydi bu.
"Noona? Dinliyor musun?"

"Tamam dedim Seokjin."

Seokjin gözlerini açtı. "Hayır demedin. Desen duyardım."

Joohyun ofladı. "Seninle kavga edemeyecek kadar yorgunum Seokjin."

"Sabahtan akşama fırça sallamanın nesi seni yormuş olabilir?"

Joohyun dudaklarını birbirine bastırıp Seokjin'in baldırına hafifçe bir tekme attı. "Mesleğime saygı duy!"

"Çok özür dilerim Joohyun Van Gogh!"

Joohyun başını iki yana sallayıp "Tch!" dedi sinirle. "Seokjin sen gerçekten olmuyorsun."

Seokjin dudağını büktü. Biraz sessiz kaldıktan sonra gülümsedi. "Sana sataşmadan günüm aymıyor biliyorsun."

"Bilmem mi!" diyerek içini çekti kız. "Bilmem mi!"

Oh!Baby Series: My Sunshine✔Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin