Seokjin elleriyle dizlerinde sessiz bir şekilde ritm tutmuşken, karşısında oturan kızın da gerginlik açısından kendisinden aşağı kalır yanı olmadığını gördü.
Omuzları çökmüş, uzun saçları omuzlarından aşağı dökülüyordu. Beyaz teni, mümkünmüş gibi çok daha fazla beyazlamıştı. Gözlerinin altı ağlamaktan kızarmış gibiydi, gözleri şişmişti. Ellerini kucağında birleştirmiş bekliyordu.
İçeri girer girmez Seokjin'e sarılıp ağlamaya başlamış ve biraz sakinleştikten sonra koridorun ucundaki koltuğa oturmuş bekliyordu.
Bir polis memurunun botlarının çıkardığı ses koridorda yankılanınca kız aniden heyecanlanıp başını kaldırdı. Seokjin de yerinden kalkıp onlara doğru yürüyen genç memura yaklaştı.
"Bay Kim, Bayan Bae."
Seokjin onaylama amacıyla başını salladı. Memur sıkıntılı bir ifadeyle gözlerini kaçırdı. Yapmakta olduğu işin zorluğu, onu yoruyor gibiydi.
"Kaybınız için çok üzgünüm. Bay Cha kavşakta direksiyon hakimiyetini kaybetmiş gibi görünüyor. Ancak yine de kesin bir şey söylemek için tüm kayıtları incelememiz gerekli." Adam elindeki dosyayı şöyle bir karıştırıp sözlerine devam etti. "Bununla birlikte, çiftin küçük kızları Cha Yerin şu anda geçici olarak yetiştirme yurdunda. Çiftin avukatıyla konuştuktan sonra ne yapacağınıza bakarsınız."Genç memur hafif bir baş selamı verdikten sonra onlardan uzaklaşıp geldiği gibi koridorda gözden kayboldu. Seokjin elini Juhyun'un omzuna sarıp, kızı çıkışa yönlendirdi. "Burada işimiz kalmadı. Gitmemiz gerek."
Onu kendi evine bırakıp evine geçtikten sonra tüm gece uyuyamadı. Pencerenin önünde ışıkları ve hareketi tüm gece sönmeyen o geniş caddeye bakarak düşünüp durdu. Elindeki viski bardağı doldukça, sehpanın üstündeki şişe boşalıyordu.
Herkes zor şeyler yaşardı, hiçbir hayat çok kolay değildi. Ama Seokjin iş yaşamında bunca acı ve ölümle karşılaşırken ölümün özel hayatında, en sevdiği insanların yaşamında acımasızca karşısına dikilmesini adil bulmuyordu.
Her şey bir yana, ona gelen acil telefon Hee Jin ve Jin Wook'un kaldırıldığı hastanedendi, onu cevaplamalıydı. O lanet ameliyatı iptal etmeli, ertelemeli ve arkadaşlarının yanına koşmalıydı.
Arkadaşlarını düşündükçe düğümlenen boğazını açabilmek için kalan içkiyi de fondip yaptıktan sonra kristal bardağı sertçe sehpanın yanına bıraktı.
Bir duş alıp tazelenmek için koridorun sonuna ilerlerken geniş duvar saatinin sabaha karşı beşi vurduğunu gördü.
Tüm işleri halledip hastanenin cenaze salonuna gittiğinde onu ayakta tutan tek şey, arkadaşlarına karşı hissettiği sorumluluk bilinciydi. Gece tek bir dakika uyumamış, cenazeye gelenlere ikram edilen yemeklere dokunmamış, yalnızca sabah buraya gelmeden önce kendinde enerji bulabilmek için içtiği birkaç kadeh içkiyle ayaktaydı.
Joohyun, Seokjin'in kolundaki siyah beyaz yas bandını iğnelemeye çalışırken, en az o bant kadar beyaz görünüyordu. Bembeyaz yüzü, üstündeki siyah yas elbisesiyle büyük bir tezat oluşturuyordu. Seokjin yararsız birkaç teselli cümlesi sıralamak üzereyken koridorda aynı anda yürüyen bir grup kişinin çıkardığı ayak sesleriyle oraya doğru döndü. İleriden siyah takım elbiselerini giyen altı yakın arkadaşını gördü Seokjin. Altısı da ikisine selam verip, Seokjin'in omzunu kısaca sıvazladıktan sonra ayakkabılarını çıkarıp cenazeye saygılarını sunmak için adımladılar.
Onlar içerideyken Seokjin görevlilere arkadaşlarına bir masa ayarlamalarını söyledi. Daha sonra onlar geldikten sonra, yanlarına biraz oturdu. Tüm kasları ağrıyordu, yorgundu. Jeongguk yüzüne dikkatle baktıktan sonra kısaca söylendi. "Çok üzgünüm Hyung."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh!Baby Series: My Sunshine✔
Fanfic"Bunu biliyor muydun?" diye sordu Seokjin. Joohyun başını iki yana salladı. "Hayalini bile kurmadım." Seokjin beşikte onlara bakan küçük kıza baktı. "Merhaba gün ışığı. Yeni ailene hoş geldin." Oh!Baby Series {5} The fifth book.