Parmaklarım istemsizce kanat aralarında gezinirken, düşüncelerim beni rahat bırakmıyordu.
- Bu da neyin nesi?
ağzım resmen hiç kapanmamıştı, şaşkındım çünkü. Bunca zamandır, bu izi nasıl göremediğimi ve ne kadar kör biri olabildiğimi düşündüm. Malbonte kıpırdadı, ellerimi hemen çekip kendimi arkamda olan yatak başlığına bastırdım.
Malbonte yatağa doğru süzüldü ve kanatlarını kapatarak uykusuna devam etti. Onun yanına uzandım. Uzun uzun düşündüm.- O bana anlatmadı. Bu zamana kadar anlatmadığı tek önemli şeydi belki de. ama neden, neden anlatmadın.
Bir cevap bekliyormuş gibi onun ay ışığının yarattığı taze yüzünü dikkatlice inceledim.
- Onun için aramızdakilerin hiçbir önemi yokmuş gibi hissediyorum...
malbonteye sırtımı döndüm ve derin bir nefes aldım, hala uyuyordu.
...beni küçük bir oyuncakmış gibi kullanıp atmasına bu kadar çabuk izin verdiğim için kendime kızıyorum, onun bir suçu yok. Ben izin verdim, bunların olmasına ben izin verdim...
kendi kendime konuşarak ve düşünerek uykuya dalmıştım.
Sabahın erken saatlerinde kalkmış ve aynadan kendimi incelemeye başlamıştım.
- Gerçekten karar vermem lazım. zayıfladım mı? yoksa kilomu aldım?
Kendi etrafımda döndüm. Aynanın yansımasından ayakta dikilen malbonte gözüktü. Ona doğru dönmek isterken yere düştüm.
- ah!
Ayak bileğimi ovuşturup kalkmaya çalıştım, malbonte elini bana uzattı. Sırıtıyordu.
- yardım istermisin?
onu görmezden gelip, yatağa tutunarak ayağa kalktım ve tekrar aynaya dönerek saçlarımla oynadım.
"onu görmezden gelmek hiç istemiyorum ama, kalbim çok kırık ve bu düzelene kadar belki böyle davranmam, ayrıca mesafeli olmam en iyisi olacak. Artık ondan bir şey arzulamak ve sonrada üzülmek, kendimi aptal gibi hissetmek istemiyorum, onun yanındayken kendimi ona bağlanmış hissediyorum, yanından hiç ayrılmamak istiyorum ama bu olmamalı mesafeli olup onunla sadece bir arkadaşmış gibi davranmam ve artık ondan ayrılamam gerekebilir."
Düşündüğüm şeyler ne kadar acı verici olsa da, sonuçta gerçekler acı vericidir ve bu gerçekleri kimse değiştiremezdi.
kıyafetimi ve saçımı düzelttikten sonra hala arkamda duran malbontenin aynadaki yansımasını belli etmeden inceliyordum. sırıtışı yüzünde kaybolmuştu.
" sanki, sanki üzgün"
Ona doğru döndüm, ama yüzüne bakmak istemedim, kırgındım ve bu kırgınlığı benim yerimde olan biri anlayabilirdi sadece. Yüzüne bakmadan söyledim.
- Gidiyorum.
-?
cevap vermedi, yumruklarını sıktı. Dişlerinin gıcırtılarını duyunca ona baktım.
- neyin var?
başını "bir şey yok" dercesine salladı.
- Peki!
Kanatlarımı açıp uçmak için hazırlanmıştım ki malbontenin acıklı inleyişini duydum. Hemen ona doğru koştum, dizlerinin üzerine çökmüştü ve eli kanat aralarına uzanacak bir şekilde durmuştu.
- İ - iyimisin?
eğilip yüzüne baktım, yüzü tuhaf bir şekilde soluktu. Onu kaldırdım ve yatağa oturttum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
MALBONTENİN İZİNDEN
FantasyO nasıl biri canavar mı? Hayır o koşulların kurbanı, hiç pes etmeyen, her zaman kendinden emin olan malbonte. Ah shepfa sen öleceksin, onun için seni öldüreceğim. Malbonte için. Shepfanın kapısını beraber açacağı ve herkesin bize nasıl itaat ettiği...